Sabah beş, evde bir hışırtı sesi, belli ki babam ava gitmek için hazırlanıyor. Saat altı civarı annem kuzineyi yakmış; odun sesleri, çay için koyduğu suyun çıkardığı ses, kuş sesleri hepsi bir melodi şeklinde günün başladığını haber veriyor. Yavaş yavaş ev halkı kalkmaya başlıyor. Benim ilk yaptığım odamdan balkona çıkıp, gökyüzüne bakıp, temiz havayı koklamak ve havanın durumuna göre günümü planlamak oluyor. Güneş varsa elbette ki plan deniz oluyor.
Kategori: 14
Pardon! Tanışabilir miyiz?
Tanışabilir miydik? Yeniden…
Kelimeleri sonsuzluğa uğurlarcasına suskunken…
Umursamaz gözüküp de umursarken… Adlarımızı!
Tanışabilir miydik? Öylesine, belki de…
Kalabalık konuşmalar arasında “sıkışıp kalmışcasına” sessizce, tanışabilir miydik?
Yalnızlığımızı unutup kalabalıklaşmış gibi hissetmek sadece… Kaldırımlara benzetmek üstümüzde gezinen binlerce yabancıyı hissetmek, bir yükmüş gibi sanki adlarımıza.
Artık adlarımız da geçmiş zamanda kaldı…
Zamanımız da bitti üstelik…
Okumaya devam et “Pardon! Tanışabilir miyiz?”
Belki de Aşk Gelmiştir
Bazen alıp başını gitmek istersin ya bilmediğin diyarlara…
yeniden koşmak istersin, nefes almak, yaşamak…
Bilmediğin diyarlarda, bilmediğin insanlarla,
bilmediğin bir hayata başlamak…
kaçıp gitmek çare gibi gelir de,
önce aklının bavullarını toplarsın.. sonra yüreğinin kırıklarını…
bir yerlere gitmek değil de kendinden gitmesi kötüdür..
içindekileri terketmek
yüreğini öksüz bırakmak
Okumaya devam et “Belki de Aşk Gelmiştir”