İlköğrenim’deki “Cin Ali” serisini saymazsak, 2000’li yıllara kadar okuduğum kitap sayısı ne yazık ki iki elin parmaklarını geçmeyecektir. Hatta yeis içinde, tam bir “televizyon çocuğu”ydum diyebilirim. O yıllarda televizyon çocuğu olmak, o kutunun başında çok zaman geçirmek ve değişik bilgiler edinmek kadar galiba biraz da tv kumandası olarak kullanılmak anlamına geliyordu. Okula gitmek için uyanılmazdı da çizgifilm seyredebilmek için haftasonu sabahın 6’sında kalkmak hiç zor gelmezdi.
Kategori: 02
Hoşgeldin
Artık dünyalar tatlısı minicik bir meleğin teyzesiyim. Nasıl bir his olduğunu anlatabilir miyim bilmiyorum; ama onu sadece saatlerdir görmüyor olmama rağmen özledim bile. Benim, dünyaya geleli birkaç saat olmuş günahsız, saf, temiz yeğenim; kaçıncı nefesini alıp vermektesin şuan. Etrafında olup bitenleri anlamayan şaşkın bakışları bile dünyalara değer olduğunu kanıtlamaya yetiyor. Tombul dudaklarının orta yerinde duran minicik burnu ve üst kısmı alttakinden daha şişkin dudakları…
Karlı Düşünceler
Yine kar, yeni kar, yeniden kar…
Elimde bir fincan çayla, sıcak odamın penceresinden bakıp o beyaz kutsal örtüyü ilk gördüğümde, aklımın uçsuz bucaksız dehlizlerinde bunlar esivermişti. Sonra içiçe geçen düşünler peşpeşe geldi.
Ne kadar ilginç bir varlıktır kar dediğimiz şey. Ansızın bir sağanak gibi bastırdığı nadiren olur, usul usul başlar çoğu zaman. Önce ağaçları, minareleri, araçları kaplar. Sonra yollarımızı sıvazlar pamuktan örtüsüyle. Öyle olağanüstü salınarak süzülmektedir ki gökyüzünden. Salınarak… Meğer her bir tanesini bir melek taşırmış yeryüzüne.