Yaşamak bu dünyada! Öyle bir yaşamak ki bu, ölerek, can çekişerek hep üzülerek yaşamak. Ne gökyüzü ne de yeryüzü koca bir boşlukta, acının feryadına sığınmak gibi bu yaşamak meselesi… Ağır bir yük ağır bir mücadele yarım sevinçler yarım hayaller, yarım mutluluklar içinde acının eşiğinde tek gerçeğin acı olması haliyle üstelik yarım yamalak değil hep varolan bir acının, daha da şiddetlenmesiyle kahredercesine yaşamak!
“Ne olur bu bir rüya olsun…”
Düşünsek mi yoksa düşünmesek mi?
Kötü zamanların yaşandığı, zorlukların parçalanmışlık hissinin toplumsal zeminin kayganlığıyla, dünyanın sanki üzerimize devriliyormuş hissini çokça hissettiğimiz bir zamanda yaşıyoruz.