Gerçekten keder ve budalalıktan başka yaşamın bir anlamı var mıydı?
Bizler içimizdeki en güzel duyguları öldürebilmek için neden bu kadar çok çaba harcamaktayız? Eğer tüm düşüncelerden kendimizi soyutlarsak geriye ne kalır? Eşiğini yükselttiğimiz sancımalar mı? Bilemi-yorum. Evet yorum… Onlar anlattıkça fosur fosur yorumlar oluşuyor. -yorlar, -yormayanlar filan. Ben ise anlatmayı bırakalı bir hayli oluyor. İnkar etsek de bazı şeyleri gizleyemeyiz. Ve kahrolsun bazı şeyler. Ama sadece bazı şeyler. Nazım’a dokunmayın!
Şimdi ben öyle şeyler yaptım ki! Çuval dolusu vakitler kaybettim. Ne haddime üstelik. Hamd olsun yaşlanmadık. Eskimedik. Tesiri geçmedi sevişmelerin ondan olsa gerek. Aklım ermesine erer elbet ama işime gelmiyor demek.
Oturup gece yarıları konuştum boşluğa mesela. Dinledi mi bilmem. Hoş, dinlese de pek bir şey değişmezdi elbet. En azından ucuz tesellilerde bulunmadı. Sakince yuttu…
Oturup badem yedim mesela. Çiğ bademler. Tıngır mıngır şarkılar eşliğinde. Kıtır kıtır. Nasıl yağlı. Olayların sırasını karıştırdım bademleri yuvarlarken… Bittiği yerden başlayıp, başladığı yere noktalar koydum. Dişlerimin arasında can çekişen zavallı bademlerse usulca kayıp gitti boğazımdan.
Oturup sızlandım mesela. Bazen sıkıcı ve kasvetli oldum. Ama sadece kendime. Kendimi bildim. Bir tek kendimi bildim. Akşamları hiç sevmez oldum. Kikirdeyip kikirdeyip ağladım. Ağlayıp ağlayıp kikirdedim. Hayır, hayır! Ben bir şey demedim.
İnsanların gözlerini gördüm. Ürktüm!
Yağmurlar yağdı üzerime. Çamur oldum.
Terledim. Eridim. Hiçtim. Bittim.
Ne zamanki ölüm göz kırptı, irkildim! Titredim! Geçen zamana ahlanıp sorulara gömüldüm. Anladım. Pek bir isabetli anladım.
Ezberim sağlam artık. Şaşmam diyemem. En azından aldanmam.
Eski ve yeni yeniden.
Unutmamış saymayı.
Zaten pikaptaki de hala aynı şarkı.
Parantez aç. Minnet. Parantezi kapa.