Her şeyin başı SAĞLIK! denir. Denir de öyle mi davranılır ki… Her daim olduğu üzere onun da değeri kaybedildiğinde anlaşılırmış. Keşke anlaşılsa, kaybettiğimizde bile kıymetini yeterince kavrayabildiğimizi hiç zannetmiyorum. Sağlık da ulvi değerler gibi sevmeyi öğrenip barışık yaşayabildiğimiz bir kavram olamamış, çoğunlukla korku timsali anlamlar yüklenmiştir.
İnsanoğlu korkusuz doğar, korku sonradan öğrenilir ve öğretilir. Öğrenilen korku çoğunlukla faydalı olmakla birlikte öğretilen korkunun genelde zararı dokunmaktadır. Bir çocuğa ateşin sıcak ve yakıcı olduğunu ne kadar öğretmeye çalışsanız da ateşe değmeden, eli yanmadan nasıl öğrenebilir ki gerçekten. Büyüklerimiz ne güzel söyler, bir musibet bin nasihata bedeldir diye! Söylerler de buna rağmen bin kez de olsa nasihat etmekten geri kalmazlar.
Çoğu evebeyn koruma içgüdüsüyle evlatlarını ‘tehlike’lerden biraz fazla sakınmaktadır. Yeri gelmişken küçük bir hikayeyi paylaşmakta fayda var.
“Güzel bir bahar günü doğada yürüyüş yapan adamın gözüne yol kenarındaki çalının dalında bulunan koza çarpar. Kozadaki kıpırtıyı gören adam başkalaşım geçiren tırtılın kozasından çıkma çabasını bir süre diz çökerek izler. Kozayı aralayan kelebek içeriden çıkmakta zorluk çekmektedir. Adam da ‘kendince’ yardımda bulunma düşüncesiyle yerden aldığı çırpıyla kozanın aralığını genişleterek açar ve kelebeğin dışarıya çıkmasına yardımcı olur. Yalnız koza açılır açılmaz kelebek yere düşer. Düşer ve kalkamaz. Çünkü adam bilmemektedir; iyilik yaptığını düşünürken kelebeğin hayatına elleriyle son verdiğini tahmin edememektedir. Kelebeğin kozadan kendisi çıkması gerekmektedir, ancak o durumda kanatları güç kazanıp açılacak ve uçabilmesini sağlayacaktır. Oysa adam yardımcı olarak, iyilik yaptığını düşünerek, telafisi olmayan bir sonuca vesile olmuş ve kelebeğin hayatına bir nevi kendi elleriyle son vermiştir.”
Yaşantınızda bunu çocuklarınıza, arkadaşlarınıza, sevdiklerinize ne sıklıkla yaptığınızı biraz düşünün. Tamamen iyi niyetle yapılan yardımların çevremizdekilere faydasından çok zararı olduğunu farkedememekteyiz. Bazı zamanlarda “iyilik yaptım, yine de yaranamadım” deriz. Oysa karşı taraf için durum pek de sizin bakış açınıza göre gelişmemiş olabilir, lütfen bir sonraki sefer bunu da göz önünde bulundurmaya çalışalım.
Gelelim iğneci teyzeye… Evladına söz geçiremeyip işin kolayına kaçanların sıklıkla kullandığı “iğneci teyze” karakterinin küçük yaşlardaki çocuğun zihninde ve psikolojisinin derinlerinde ne gibi olumsuz etkilere sebep olabileceği genellikle göz ardı edilir. Bir çok çocuk anımsadığı ilk iğne deneyimini küçük yaşlarda yapılan ‘aşı’ olma tecrübesinde yaşar. Canı yanan çocuğu korkutmak için kullanılan ve sıklıkla başvurulan bir araç haline getirilen ‘iğneci teyze’ ilerleyen dönemlerde ağır psikolojik travmalara sebep olabilmektedir. Olur da çocuk herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşır ve doktor tarafından kan tetkiki yapılması öngörülürse; elinde iğneyle bekleyen sağlık görevlisinin önündeki koltuğa o çocuğu oturtmak, ne söylenirse söylensin mümkün olmayacaktır.
Çocuğun o an yaşadığı korku ölüm korkusunun bile üzerinde olduğundan muhtemelen tetkiki yapmak için zor kullanmak gerekecektir. Çocukken üzerinde zor kullanılabiliyor olsa da ileride yetişkin bir birey olduğunda; oluşan iğne ve doktor korkusundan ötürü, ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşsa da bir sağlık kurumuna başvurma konusunda direnç gösterecektir. Sanırım liste başında da diş hekimlerinin yer aldığı söylenilebilir.
Hastalık psikolojisi oldukça farklı bir kavramdır ama hem sağlığımıza dikkat etmeyiz hem de vücudumuz bu duruma tepki verip bizi uyardığında bundan yakınırız. Sadece bundan da değil, bununla birlikte her şeyden, doktorlardan, sağlık sistemindeki sorunlardan, tıp biliminden, hatta varoluştan…
Bir çoğumuzun gözardı ettiği hatta ısrarla karşı çıktığı olgular var. Sindirmemiz gereken sağlığın fiziksel ve ruhsal açıdan bir bütün olarak ele alınması gerekliliğidir. Sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğu gerçeği gibi sağlam vücut da sağlam kafada bulunur. Gerçek sağlık, genetik ve psikolojik bileşenlerin düzenli bir yaşam biçimiyle desteklenmesi sonucu elde edilebilecek bir değerdir.
Eğer kişi yaşam kalitesini artırmak istiyorsa fizyolojik ve psikolojik sağlığına dikkat etmek zorundadır. Sahip olduğunuz bedenin ve ruhun kıymetini bilmeniz umuduyla…