İnsanlarla iletişim kurabilmek gerçekten başka türlü bir sanat. Tanışılan her insan yeni bir kitap gibi geliyor bana. Kitabın ismi ve fiziksel nitelikleri gibi kişinin ismi ve dış görünüşü de karşımızdakine dair önizlenimlerimiz oluşmasında etkili oluyor. Bu önizlenimler ise çoğu zaman geçmişte okuduğumuz kitaplar ve tanıdığımız diğer insanlar sebebiyle önyargıları da beraberinde getiriyor.
Her kitabın türü ve teması gibi bireylerin de karakter özellikleri mevcut. Yeni tanışma safhasını kitabın arka kapağını okumaya benzetiyorum. Az, öz ve başlangıç için temel bilgileri içeriyor. Bazen başkalarının o kitaptan edindiği deneyimlere yer veriyor.
Yalnız herkes bilir; ne ismi, ne kapağı, ne kalınlığı, ne de görüntüsünün kalitesi size o kitabı anlatmaya yetmez. Kimi zaman görünüşüne aldandığınız kuşe kağıda bir kitabı okumak eziyet haline gelir, kimi zaman ise doğru düzgün kapağı ve önsözü bile olmayan saman kağıda bir kitap başucu kitabınız olur. Bitsin istemezsiniz, bitse bile defalarca başa dönüp yeniden okur ve her okuyuşunuzda yeni yanlarını keşfeder, yeni hazlar alırsınız.
Aynı kitap herkesin elinde de aynı durmaz. Her okuyan kendi süzgecinden geçirerek irdelediği için farklı sonuçlar çıkartır. Kimilerinin dönüp yüzüne bakmadığı ya da okumaya başladıktan sonra sıkılarak bıraktığı kitaplar başkaları tarafından baş tacı edilir ve anlatıla anlatıla bitirilemez.
Kitap kadar, okuyanın kişilik özellikleri de önemlidir. Kimisi kitabın kenarını dahi kıvırmaya kıyamaz, kimisi ise tabiri caizse haşatını çıkartır o kitabın, yeri gelir bardak altlığı olarak bile kullanır. Kimisi işaretlemeler yapıp üzerine küçük notlar alır; kendisine göre yeni ekler yapar, okuma sürecinde daha da zenginleştirir kitabı. Kitap değişir, gelişir, okuyucusuna göre yeniden şekillenir, yeri gelir kabuk değiştirir.
Bazen bir kitap okursunuz ve hayatınız değişir. İronik olan ise okuduğunuz kitap sayısı arttıkça kolay kolay değişmez olursunuz. Çünkü farklı bakış açıları tanırsınız ve bütünün içerisinde kendi ideolojinizi yaratmaya başlamışsınızdır. Okudukça daha çok okumak istersiniz.
Sadece deneme, sadece polisiye-macera, sadece dini yayınlar, sadece bilimsel kitaplar okumak yalnızca bir alana odaklanmak karakterinizi de o açıda şekillendirir. Farklı görüşlerden uzak kalırsanız faklı bakış açıları ve farklı zevklerden de mahrum kalırsınız.
Daha da fazla okumaya başlamak açlığınızı daha da artırır. Bu durumda ‘cahillik erdemdir’ sorunsalıyla karşı karşıya kalırız. Oysa hiç okumamak, günün birisinde nasılsa öleceğiz diye yaşamamaya benzer.
Kuran-ı Kerim’de yer alan ilk emir OKU’dur. Tüm dini kitapları okuyup ateizmi seçen birini yargılayan ve bunu kendi dininin kitabını dahi okumadan yapan birinin bu bağnaz tutumundaki ironi de başka bir konudur.
Çoğu zaman okumak zor gelir insanoğluna; okuyup anlamaya çalışmaktan çok anlaşılmayı bekler-durur. Oysa kendimizi dahi yeterince anlayamamışken başlarından bekleriz bunu. Kendi tavır ve tutumlarımız dahi yeri geldiğinde anlamlandıramazken okuduğumuz kitapları, tanıdığımız kişileri ne de çabuk eleştirmeye başlarız. Kolay kolay dönüp bakmayız kendimize, karşıdakini ötekileştirmek çok daha kolaydır. Kendimizden bile kaçarız çoğu zaman, iç hesaplaşmaya girmekten korkarız.
Sizin için iyi olan nereden başlamaktır bilemem ama okuyun isterim. Her şeyin fazlası zararlıdır derler, doğrudur da ama çok okumaktan zarar görmüş insan tanımadım. “Tanıdığınız her insan bilmediğiniz bir şey biliyordur, gidip onu öğrenin.” demiş düşünür.
Önyargılarınızdan arınmaya çalışarak daha çok kitap okumanız, daha çok düşünmeniz ve daha çok iletişim kurmanız temennisiyle…