Çıkıp gider hayatımızdan bir şeyler bazen… Dur diyemeyeceğimiz, gitme diyemeyeceğimiz. Bu maalesef hep böyledir. İstesek de istemesek de ben gidiyorum derler. Bazen büyük acılarla, bazense sessizce terk ediliriz. Mutluluklarımız, sevdiğimiz insanlar, bazense bize anlam katan başka şeyler. Giderler… Zor gelir sevdiklerimizi geride bırakmak. Acıtır ister istemez. Paralar, umutlar, insanlar, sevgiler, aşklar, başarılar, duygular ve niceleri. Niceleri çıkar hayatımızdan bazen. Sonra yaşamak görevini devam ettirmek zorunda olduğumuz için zorla da olsa yolumuza devam ederiz. Peki bunu her seferinde yapmak zorunda olduğumuzu bile bile, her terk edilişte nedendir bu kadar korku ve bu kadar hüzün?
İlk başta hiç bir şey kolay olmaz. Kaybın ertesi günü gözlerimizi hayata onlarsız açmak acıtır kalbimizi. Onlarla kurduğumuz hayaller maalesef yoktur artık. Bazen bir ezgide, bazense bir dostla ya da bir çiçekle aklımıza gelirler. Tam unuttuk derken, evet her şey yoluna girdi derken tekrar yaşarız o hüznü. Onları hayatımızda bir daha yaşayamayacak olmak ne zor gelir. Kendimize acımasızca davranarak geçmişi hayal ederiz ve hayal ettiğimiz bu kayıp gelecekten bir avuntu bekleriz.
Sonra, zorla da olsa bir şeyler yapmak durumunda kalırız. Çünkü yaşamak bizim görevimizdir. İçten içe bizi bunu yaptırmaya zorlayan bir tarafımız olduğunu kimsenin reddedebileceğini zannetmiyorum.
Bir gerçek de var ki, eğer sürekli sevdiğimiz var oluşlarla yaşıyor olsaydık ve onlar yanımızdan hiç gitmeselerdi, kaybetmeseydik hiç, özlemenin ve kavuşmanın verdiği hazzı anlayamazdık belki de. Sahip değilken elde ettiklerimizin verdiği o güzel mutluluğu da hissedemezdik belki. Her şey bu kadar kolay, basit ve tekdüze olsaydı yaşadığımızı nasıl anlardık acaba?
‘Bunlar umurumda değil, ben kaybettiğimi geri istiyorum’ diye de düşünülebilir. Ama, kaybedilen bazı şeylerin yerine gelebilecek başka güzellikler de olabilir. Yitirdiğimiz her şeyde kazandığımız bir şey, kazandığımız her şeyde de biraz yitirdiklerimiz belki… İnsan olmak noktasından yola çıkarsak, bu gerçeğe de inanabiliriz.
Hayat, sadece bize sunulmuş aidiyetler mi ki, herkes de bir telaş, hayat… Zararlı ya da yararlı olmak önemli hayatta, iyi olmak ve kötü olmaktan da öte… İyiler de ölür, kötüler de sonunda. Yaşadığı dünyanın ve zamanın sancılarını, kaygılarını paylaşmayan, hayatında bir kitabın sayfalarını dahi aralamamış, toplumsal sorunları hiç umursamamış ve olup bitene gündelik bakıp sadece sığ sularda avunmuş ilkesiz, rotasız, insanlar olmamak önemli olan… Öldükten sonra ne kalacak ardımızda? Gülümseyenler de, anımsayanlar da yaşayanlardır yalnızca. Bir zamanlar hisseden, gülümseyen, anımsayan da yaşayanlardır yalnızca…
Her bitiş bir başlangıçtır aslında… Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey vardır… Kazandığın her şeyde de biraz yitirdiklerin…