İnsanlara hayatının belirli evrelerinde sıkça sorulur bu soru ya da bana öyle geliyor. Hayat nasıl gidiyor, keyfin nasıl?
Keyfim nasıl mı? Ne iyi ne çok kötü. Yani kötü hissetsem de iyiye doğru gitmesini sağlıyor her seferinde. Hayat çünkü işte adı üstünde! Yaşıyorsun ve sağlıklısın, bir ailen var, başını koyacağın bir ev, ekonomik krizde bir iş, arkadaşların. Olmayanlar da var tabii, sevgi var da, henüz -li ekini eklemekte edebi yönden hala yetersizim. :)
Bugün halam ve babaannemlerle mizahi olarak konuşması geçti; dedim ki ben 25 yıl boyunca hayatta ne yaptım diye? Gülüştük, onlar biz xx yıl ne yaptık peki dediler? Ama ben bu soruyu birkaç gündür çaktırmadan kendime soruyorum, Bora ne yaptın diye? Yaptık bir şeyler çok şükür, iyisiyle kötüsüyle. Yaptıklarım türlü türlü farklı olabilirdi, fakat hep yine aynı Bora’yım işte. Hatalarıyla, ama sevgi dolu, eksiklerinde mahsunlaşan ama pes etmeyen bir insan. Anlaşılmayı ve sevilmeyi bekliyor ara sıra.
Gençlik yıllarımızın bir kısmını geçirdiğimiz Eski Foça’dayız bugün. Eskileri yad edip, denizin engin huzuruna kaptırıyorum kendimi. Rahatlıyor insan, terapi gibi bir şey. Güneşin altında kitap okumak. Külahta dondurma. Bazı insanlar duyuyorum etrafımda, onun şusu var, bana böyle bakmazlar, erkekler kızlar değişti diyen. Ama bunlar koşullar sadece tatmin düzeyini değiştiriyor canlıların. Mutluluk bir seçim. Konuşması kolay belki de karnı tokken insana altın kafeste yaşamış olmasam da.
Bazı şeyler için üzülmemek elde değil, haberleri dinliyorum. Ufacık bir kıza geçen sene arkadan çarpan ve kim olduğu hala belirlenemeyen aracın yaraladığı kız, soluk makinasıyla yaşadığı bir yıl ve ardından tüm umutlarla Almanya’da gerçekleştirilen ameliyatın ardından iyileşmeyi beklerken hayata gözlerini yumuyor. Gözleri renkli renkli, boncuk boncuk yaşasa hayata çok güzel şeyler katacağından şüphe duymayacağımız bir yavrumuz. Bazen yolda yürürken sakat bir insanı gördüğümde sağlıklı olduğumuz için şükrediyorum. Onlara sağlayamadığımız haklar, toplumda tam olarak kabullenemeyişimiz için üzülüyorum.
TRT’deki bir sanat programında, Nazım Hikmet’in hayatından bir kesidi anlatan “Mavi Gözlü Dev” filmindeki Yetkin Dikinciler’in konuşması dikkatimi çekiyor. Bu filmin gençlerin Nazım Hikmet’i tanımaları, anlamaları için bir araç olacağına olan inancını anlatıyor tarif edilemeyen bir mutlulukla. Yine TRT’nin bir başka kanalında “Majestic” adındaki filmi izliyorum yarım yamalak. Her iki filmide hemen izlenecekler listesine eklemeli diyor insan.
Geçen gün arabayla yolda dönerken, bisikletli ufak bir çocuk yavaş olmama rağmen sendeleyip hafifçe düştü ve bana; “Bisikletle bir hareket denediğini” söyledi özür niyetinde. Ve ben de iyi olup olmadığını sordum. Çocuk olmanın eşsiz heyecanını yaşadım bir anlığına. Babam, bugün babaannemden ayrılırken çocukluk döneminden beri görmediği dedemin fotoğrafını aldı, çoğaltıp eve koymak için. Hayat hepimiz için farklı. Kaybetmemeyi dilediğim üç şey var; sevgi, umut ve inanç.
Günün yeni haftaya ışık saçacak son anları, yudumladığım çay, okuduğum bu şiir ve belki de bir iyi geceler mesajı ile son bulacak.
Saygı ve sevgilerimle,
Bora Eke
(Buca, İzmir, Türkiye – 07.06.2009)