Dedem hep, sonu 5 ve 0 ile biten seneler bize iyi gelmiyor derdi.
Öyle de oldu… 17 Ekim 2010 …
Sözünü doğrulamak zorunda mıydın be dedecim?
Sana daha çok ihtiyacımız vardı.
Yokluğuna alışamadık, alışamayacağız da.
Hiç bir işe elimiz gitmiyor sen olmayınca. Tadı tuzu yok sanki hayatın. Fotoğraflarına bakmak öyle yakıyor ki canımı. Bir de Müzeyyen Senar açıp rakı içiyorum fotoğraflarınla.
Yüreğimi sıkıştırıyor yokluğun.
Gitme diye bağırıyorum hala!..
Gitme ne olur gitme!
Öyle geliyor ki bana, sanki şaka yaptım diyeceksin.
Döneceksin evimize. Beraber kahvaltı yapıcaz. Sohbet edicez.
Sen erkek torunlarını yemeğe götürceksin ben yine kıskanıcam.
Sonra hakların baki diyip gönlümü alacaksın.
Güçlüsün sen Fevzi Barış! Dönüp gelebilirsin.
Gelebilirsin değil mi?
Beni daha fazla sensiz bırakma dedem.
Ev sen kokarken sensiz yaşamamızı bekleme.
Sensiz, adabıyla rakı içmemizi bekleme.
Öğrettiklerini tek başımıza yapmamızı bekleme.
Duru’yu hayatı boyunca tanıyabileceği en yüce, en büyük insandan mahrum bırakmamızı bekleme.
Hadi çık gel dede.
Kollarımızı açtık, kokunla doldurduk ciğerlerimizi sadece seni bekliyoruz.