Teknoloji ile aram oldukça iyidir, bu sebepledir ki çoğu kişi gerek donanım gerek yazılımsal olarak teknik konularda görüşümü talep etmekte… Bunun nedenlerin biri de aslında bilgi ile bilgiye erişmek isteyen kişi arasında aktarım yapma konusunda iddialı oluşum diyebiliriz.
Sanırım biraz da Taner’in dediği gibi (İnsanlar bilmediklerini açık etmekten kaçınıyorlar çünkü diğerleri tarafından alay edilmekten korkuyorlar. Oysa sana bir soru sorarken herhangi bir endişeye kapılmıyorum, soruşumu yadırgamıyor ve sanki küçük bir çocuğa anlatır gibi izah ediyorsun.) yapışımın etkisi de var.
Son 10 yıla şöyle bir dönüp baktığımda teknolojinin gelişimini, dağdan aşağı düşerken önüne çıkan her şeyi içine alan bir çığa benzetiyorum. Uzun telsizler, siyah beyaz ekranlar, polifonik seslerle başladı. Daha sonra ben ilkokul çağlarındayken 3310 diye bir model çıkmıştı. Geçen yıllar, zamanında sadece iş adamlarının sahip olabildiği telefonun şimdi hurda değerinde nitelendirilmesine neden oldu.
“Artık, yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek her şey, icat edildi.” Bu söz, 1899 yılında Amerikan patent dairesi başkanı Charles Duell tarafından söylenmiş. Yani bundan tam 112 yıl önce. Herhalde Duell bugün yaşamış olsaydı; ne büyük bir yanılgıya düştüğünü görme fırsatına erişirdi.