Başlığın ilk akla gelen özeti, o kişinin yansıyan tarafıdır. Şimdi şöyle bir düşünelim. İnsanların yaşamlarında süregelen davranış biçimleri aslında hep ‘ben’ odaklıdır. ‘Böyle daha iyi olur, ben yaptım, benim fikrim çok daha gerçekçi, sana katılmıyorum, ben de öyle söylemiştim’ gibi konuşmalar insanın ne kadar bencil bir varlık olduğunu gösteriyor. Daha ziyade paylaşımcılıktan çok uzak, kendi fikirlerinin her zaman doğru olduğuna inanan ve hiçbir fikrinden taviz vermeyen bir insan profili olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu hal ve hareketler; bizi sadece kendi dünyamıza hapseder ve paylaşımcı olmayan, etrafa kapalı bir insan modeli olarak yalnızlığa mahkum eder. Bu modelden çıkan insan figürü; mutsuz, neşesiz ve hayattan hiç zevk almayan, adeta dünyaya geldiğine pişman bir durumdadır.
Etiket: tasavvuf
Hiçlik Duygusu
Kapının birden kapandığını duydum ve o kadar irkildim ki, adeta ruhumdan bir şeyler koptuğunu ve de bir an sendelediğimi hissettim. Gerçekten korkmuştum. Radyoda yayınlanan skece kendimi o kadar kaptırmışım ki karşımda duran biricik eşim, hayat arkadaşım bana boş gözlerle bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyor, nasıl böyle bir tepki verdiğime şaşırıp kendine gel dercesine beni sarsıyordu.
Ten Kafesinde Bir Nefes
Bu yazacağım yazıyı mana boyutu ve musiki anlatımı ile siz okurlarıma sunmak istiyorum. Ten kafesi aslında düşünüldüğünde inanılmaz bir terimdir. Çünkü cümlenin içi hem çok doludur hem de doldurulması gereken bir bilgi gerektirir. Demek oluyor ki vücudumuz bir ten kafesi olarak telaffuz edildiğinde bizleri belki de hiç farkında olmadan bir mana boyutuna taşır. Vücudumuzu saran derimiz yani tenimiz, fiziksel cüssemiz bizlere bakan yönü ile somut ve gerçektir. Fakat tenin kafes ile alakasını bütünleştirdiğimizde karşımıza vücudumuzu saran kuşatan bir kafes olgusu çıkar. Okumaya devam et “Ten Kafesinde Bir Nefes”