Tren garının bekleme salonunda, akşam saat beşi çeyrek geçe, üzerine kalın puntolarla belediye ismi yazılmış bankta oturuyorum. Sağ tarafımda, ayakta bekleyen, saçlarını limonla parlatmış, ince bıyıklı, uzun boylu bir adam ve ayaklarının hemen dibinde damarları çıkmış koyu yeşil bir bavul. Tam karşımda kırmızı eşarplı bir kadın, bebeği kucağında ninni söylüyor. Hemen hemen bütün garlarda mevcut olan büyük saat bir dakika daha atladı. Bin dokuz yüz seksen yedi senesinin, ocak ayının son haftası, günlerden çarşamba akşamı, saat beşi on altı geçiyor. Önümden tahta bavul taşıyan, başları beş numara -asker olmaları muhtemel- iki delikanlı geçti. Ceketimin cebinden sigara paketimi çıkarıp bir sigara yaktım. Okumaya devam et “İki Yaşam Bir Ölüm”
Etiket: ölüm
Ölüm Kalım
Biraz da kendimi sorgulamam gerekiyordu öyle değil mi? İşte yine baş başayız ben, kâğıt ve kalem. Ne zaman dürüst davranmaya başlayacağımı merak ediyorum. Ayıp, günah denilen o gerçeklerinizi bir kez daha düşünmenin vakti geldi çattı işte yine. Yeterince yorgun sayılırım aslında bu kirli işe girişmek için. “Tüm bunları sorgulayan kişilik” ölçütlerinize hiç de uymuyorum bu gece. Ne kadar da garip aslında… Tam da vazgeçmişken ben sorgulamaktan ve siz de tam rahat bir nefes almaya başlamışken, bu ani baş kaldırış da nerden çıktı.
Kimler kederinden öldü kim bilir, kimler hayatlarının bir köşesinde dizlerini karnına çekip yaşa diye zorlattıkları mantıksızlığın çıkmazında kayboldu. Kimler çıldırmanın eşiğine oturup da “eşikte oturmak günah” diyen saçma sapan bir söylemin rüzgârıyla çıldırmanın tam da orta yerine düştü.