16 Temmuz 2017
Sabah yedide yola koyuluyor, hızla Yatağan yoluna sapıp köy kahvaltısı yeri aramaya başlıyoruz. Çok geçmeden aradığımızı buluyor şirin bir köy evi biçiminde düzenlenmiş kahvaltı mekanında Afroodisias’ın bizi beklediğini bilmemize rağmen bir saatimizi burada harcıyoruz.
Kahvaltıdan sonra Yatağan’dan sola, sonra sağa dönüyor; Kavaklıdere yoluna sapıyoruz. Kavaklıdere’den sonra Haydere yoluna saptığımızda bizi muhteşem manzara eşliğinde dağ yolu karşılıyor. Zor bir yolculuk; ama değer bu manzara için. Afrodisias’ı gördükten sonra bile bu yolun güzelliğinin sohbetini yapmaktan kendimizi alamıyoruz.
Araştırmalarımızdan, Karpuzlu (Aydın) ilçesinin dayandığı yamaçta Alinda’nın bizi beklediğini öğrendik. Karpuzlu Belediyesi, her yıl 14 Eylül’de “Alinda Festivali” düzenliyormuş. Kaçırdığımıza üzüldüm. Ben Alinda’ya Ada’nın Alinda’sı diyorum. Herkes gibi ben de Prenses Ada’ya özel bir ilgi duyuyorum. Hekatomnid sülalesinde Mausolos’tan sonra en çok adı geçen kişi. Üstelik Bodrum’da bulunan mezarın, Ada’ya ait olduğu söylemleri Ada hayranlarını çok heyecanlandırdı. Tabii ki bunlardan biri de benim.
Bodrum’dan Yatağan-Çine yoluna çıkıyoruz. 25 km sonra Çine’ye varıyoruz. ALABANDA sola işaretini görünce sapıyor ve 9 km daha gidiyoruz. İşte düzlükte orta yerde Alabanda bizi bekliyor. Eski adı Araphisar (ALLAPHİSAR) yeni adı Doğanyurt olan bu yerleşim merkezinde Alabanda’nın M.Ö 4.yy’da kurulduğu tahmin ediliyormuş. Zafer atı (Ala: At; Banda: Zafer) anlamına geldiğini söyleyenler de var; “yılkı atı” anlamına geldiğini söyleyenler de. (Yılkı Atı deyince Abbas Sayar’a edebiyatımıza böylesine muhteşem bir kitap armağan ettiği için bir selam ve sevgi göndermeliyim, diye düşündüm.)