Genç olmanın verdiği dayanılmaz hafiflik ve enerji ile sabah erken kalkmış ve yola koyulmuş okula gidiyordu. Tek yaptığı buydu. Ders saatinden iki saat önce evden çıkmıştı. Kalabalık bir şehirdi yaşadığı yer. Üniversite okuyordu, iyisi mi büyük şehirde okunmalıydı. Çok çalışmak gerekmiyor, biraz sınavın gizemini çözebileceği kadar bilgili dershanelerden torpil alabilirdi. Ama bunlardan habersiz çok çalışmıştı: Ülkenin en “modern” büyükşehirlerinden birinde üniversiteye girmişti.