Bürodan çıkarken çok farklı duygular içindeydi. Çünkü iş başvurusu kabul edilmişti. Armatör Muzaffer Bey rahmetli babasının hatırına, ona uygun bir iş bulup, bir kuru yük gemisinde kamarot olarak çalışmasını kabul etmişti. Geminin seferi tam da okulun yaz tatiline uygun olacaktı.
Bürodaki müdür yardımcısının anlattığına göre, gemi Bodrum Güllük limanından yüklediği feldispat denilen maden cevherini Florida’nın Tampa limanına boşalttıktan sonra, dönüşte Honduras’tan alacağı kurşun konsantresini Rotterdam’a götürecekti. Son olarak oradan yüklenecek kağıt hamuru ile de İstanbul’a dönecekti. Bu sefer için iki buçuk ay öngörülüyordu ki, dönüş tarihi tam da okulun açılmasından bir hafta öncesine denk geliyordu. Çok sevinçliydi.
Bu sözcükle karşılaştığımda benim yüzümdeki ifade de aynen şu anda sizin yüzünüzdeki gibi idi. Yani bu sözcük benim için hiçbir anlam taşımıyordu. Hatta bu sözcüğü, hecelemeden ve bir defada söylemeyi bile ancak yedinci denememden sonra başarabilmiştim. Bu sözcüğe o gazetenin pazar ilavesinde rastladığımda, bunun benim yaşamımda ne kadar önemli olduğunu düşündüm ve bu konuda yaşadıklarımın hiç değilse bazılarını sizinle paylaşmak istedim.
Yardımcım kapımı tıklattı: