Tavrah’tan ayrılalı yarım günü geçiyor. Fakat hala gerisin geri bakmadan edemiyorum. Sırtımdaki yükün ağırlığını uyuşan bedenim artık hissetmiyor. Her adımda biraz daha uzaklaştığım insanların ağırlığı daha çok yoruyor. Evimden, annemle birlikte binbir zahmet ektiğimiz bahçemden ve bu bahçeyi sulamak için ellerimiz nasır tutana kadar su çektiğimiz kuyudan bahsetmiyorum. Mezarları dahi kazılıp oraya gömülmeden öylece bırakıp kaçtığımız yakınlarımdan, arkadaşlarımdan bahsediyorum. Bir keresinde arkadaşım ölen babasını mezara öylece bırakıp üzerine toprak atmanın zorluğundan bahsetmişti. Dökülen her toprakta “Acaba canı çok yanıyor mu?” diye düşünmenin zorluğunu anlatmıştı. Bundan daha zor ne olabilir ki diyordum. Daha zorunu artık görebiliyorum.
Etiket: editörün tavsiyesi
Duygular mı?
Bizi bu hayatta yaşatan şey duygularımızdır ve duygularımızla gerçekleştirdiğimiz eylemlerimizdir.
Duygularımız değil midir inanmaya cesaret ettiren?
Cesaret bazen hatalarımızdan ders çıkarabilme sorumluluğunu verir bazense ağır yenilgiler içinde kaybettirir. İnandığınız yolda sabretmek kazanabilme gücünün erdeminden gelir bu yüzdendir ki duygularımız her zaman cesaret gerektirir.
Ellerime Güvenmeme Var Daha
Şüphesiz hepinizin hayatını değiştiren duyduğu, okuduğu cümleler olmuştur. İşte benim hayatımı değiştiren o cümle de karşıma yıllar evvel çıktı. O zamanlar Menderes Köyü’ndeki kahvehanede gelene gidene çay verirdim. Şu an cümleleri yazdığım bu bekçi kulübesi, o vakitler üzerinde sayısız bıçak izi olan, derme çatma ahşap bir kulübeydi. Zamanla onarılacak hali kalmayınca yıkıp yerine bu plastik kulübeyi yaptılar. Üzerine de TCDD damgasını da yapıştırıp beni içine oturttular. Bir insan içine zor girer. Şirket sağolsun düşünüp bir de ufak vantilatör gönderdi.