Kötü zamanların yaşandığı, zorlukların parçalanmışlık hissinin toplumsal zeminin kayganlığıyla, dünyanın sanki üzerimize devriliyormuş hissini çokça hissettiğimiz bir zamanda yaşıyoruz.
Buhran dönemlerinin varolduğu gerçeği ile yaşamaya çalışıyoruz. Her gün yaşamak için yeniden uyanmaya ihtiyacımız varken, uyuşukluk içinde bir çabalamayla uyuyup uyanıyoruz. İçimizin huzuru yokken, günlerimiz kalabalık bir kargaşa içinde ve biz de bu sancılı günlerimizin, faili meçhulü gibiyiz. Bir ütopya mı hayallerimiz, yoksa yaşamak zorunda kaldığımız bir distopya mı gerçeğimiz?