Yapamıyordu, tercihte bulunamıyordu. Hemen herkesin yaşadığı ikilemi aşmayı başaramıyordu. İstemiyordu da aslında, mutluydu böyle. Yalnızca herkese yetemiyor, çoğunlukla da yanlış anlaşılıyordu.
Yolu yarılamıştı, orta yaşlarda başarılı kariyer öyküsünün yanı sıra çevresinde de sevilen bir kişilikti. Sabah sporunu ihmal etmez, kendine dikkat ederdi. Çalıştığı iş yerinde göz dolduran bir performans sergiliyordu. Durmak yorulmak nedir bilmiyor, iş yaşantısı kadar sosyal yaşantısında da aktifliğini sürdürüyordu; sürekli bir koşuşturmaca içerisinde olduğu halde yorulmak yerine bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi sanki daha da artıyordu.
Diğer günlerden hiçbir farkı yoktu. İşten çıktım, servise bindim. Walkman’i taktım kulağıma ve sıcak servisimde eve doğru ilerlemeye başladım. İlk iki arkadaşı bıraktıktan sonra, bir göbekte, ışıklarda durduk. Yeşil bakımlı çimlerin arasında gri sakal ve saçları birbirine karışmış, kötü giyimli, 40 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir amca dizleri üzerinde oturuyordu. Önünde titizlikle dizdiği belli olan boş bir sigara kutusu, boş bir su şişesi ve bir bisküvi çöpü duruyordu.