Sevgili Sevgilim,
Senle tanışmamış olmamız ne acı öyle değil mi?
Belki tanıştık ama unuttuk birbirimizi, belki denedik ama yıprattık benliğimizi, belki savaştık egolarımız kazandı, belki mutlandık kadehlerimiz paylaştı. Belki çarpıştı, belki de teğet geçti bedenlerimiz yürürken bir yerlerde… Dizimdeki yarada, bileğimdeki silinmiş dövmede, kırılmış tırnağımda, odamdaki aynada, mailboxımın bir köşesinde, dinlediğim cdlerde, izlediğim filmlerde, yürüdüğüm yollarda, kullandığım bir parfümde saklı kalmış olabilir misin? Yakınımda ya da uzağımda olabilir misin?
Sıcak olmayan, soğuğa yakın, biraz da esintili bir ekim akşamı, bir cafenin dış kısmında, açık havada arkadaşlarımla otururken üşüyüp dilediğinde her müşterinin kullanabileceği polar battaniyelerden birini aldım omuzlarıma. Arkadaşlarım hayata dair hararetli bir tartışmadaydı. Olanca gayretleriyle düşüncelerini savunuyorlardı. Başta ben de müdahil olmaya çalıştımsa da her zamanki gibi seslerin yükseldiği bu muhabbetten de geriye doğru çekip kendimi, arkama yaslandım.