İstanbul..

İstanbulNe kadar şehvetli, ne kadar görkemli dışardan seyirci olduktan sonra.. Ya içi? ..Maneviyatı dolduramayacak kadar maddi.. Yaşadığımız ilişkiler, arkadaşlıklar, mutlu olma çabalarımız tamamen sahip olduğumuz parayla eş değerde.. Nişantaşı, Bebek, Cadde ve bunun gibi bir çok yerde bir şeyler yiyip içmek ne kadar zorlaştı.. Lüks oldu artık keyif almak, güzel yerlerin tadını çıkartmak.. Bu tarz yerlere karşı olduğumdan değil ama, ne zamandır bu kadar pahalı yaşıyor olduk çözemedim?

Ne zamandır sahilde kahvaltı yapmak etiketli insanlara ait oldu? Ne zamandır, gittiğimiz mekanlar, yediğimiz yemekler, içtiklerimiz, kıyafetlerimiz, cv’miz, saygı görme ölçütümüz oldu? Ne zamandır sevgililerimizi aldıkları hediyelere göre kategorileyip seçer olduk?

Okumaya devam et “İstanbul..”

Memento Mori

Memento Mori“Carpe Diem çıkmazı”

Hayat, mutlu olma arzusu ile acı çekme arasındaki paradokstur. Ancak mutluluk baki değildir; o ilkbaharda duyduğumuz melisa kokusuna benzer. Onu belli bir süre duyarız, ancak hiçbir zaman dokunamayız. O kendini gösterir ve gelip geçer. Hâlbuki bizse onu hep ulaşabileceğimiz bir şey sanırız, mesela onu dünyevi görüngülere bağlarız. O bizim için her daim ulaşabileceğimiz bir şeyden sonra gelecek olan yegâne şeydir. Hep onu arzular, yaşamlarımızı onun üzerine inşa ederiz. Öğrenmemiz gereken belki de en büyük şey, mutluluğun kendi gerçeklik boyutumuzdaki en büyük yanılsama olduğudur. Okumaya devam et “Memento Mori”