Yalnızlık Seremonisi

Bu yazımda size bir gezgin yaratmak istiyorum. Hemen bir gezgin yaratalım. İspanyalı olsun. İsmini de Henrique koyalım. Eski çağlardan olsun. Mesela Ortaçağ’da Feodalite Rejiminden kaçmış olsun. Eğer biraz tarih biliyorsanız Ortaçağ’da Skolâstik Düşüncenin hâkim olduğunu da biliyorsunuz demektir. Kısaca Skolâstik Düşünce her şeyi İncil ve kilise ile ilişkilendirerek açıklayan düşünce sistemi demektir. Bu düşünce sistemi Aristo’nun Kıyas Mantığından yola çıkılarak oluşturulmuştu. Bizim Henrique bu baskıcı sistemden kurtulmak için yollara düştü. Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya ve Yunanistan’dan sonra Osmanlı İmparatorluğu’na varıp, Müslümanlığı tanıyor. Burada bir müddet kaldıktan sonra önce Irak, Sonra Arabistan Yarımadasında Müslümanlığı iyice tanıyor. Daha sonra Hindistan’a gitmek üzere bir gemiyle yola çıkıyor. Vesaire vesaire.

Okumaya devam et “Yalnızlık Seremonisi”

Anne, Baba, Çocuk, Kadın

Anne, Baba, Çocuk, KadınBaba. Anne. Tutkuyla bağlıydınız. Görmeden birbirinizi, aile meclisinde “verdim gitti” sesleri yükselmişti. Ama tutkuya çevrildi sonrasında. Belki zorundalıktandı. Ben bunu çok sonradan öğrendim.

Kadın 16’sındaydı. Aşkı, heyecanı “kocam” dediği adamda yaşadı. Adam güçlüydü. Karım dediği gün tutkuyla bağlanmıştı karısına. Adam da 23’ündeydi. Çok da büyük sayılmazdı karısından.

Okumaya devam et “Anne, Baba, Çocuk, Kadın”