“İçimizde, Sinderella’nın ayakkabısıyla dolaşan biri var sanki; tanıştığı herkese bu ayakkabıyı giydirmeye, uyup uymayacağını anlamaya çalışan biri…” diye yazmıştı Taraf’ta bertaraf olan yazarlardan biri.
Şimdi düşünüyorum da, evet, yalnız ve yorgun olmasına rağmen seçici biri bu. Acaba içimizdeki o kişi mi bu aşk yoksulu çağı yarattı, sevgiyi devalüe etti ve bizleri hazinenin üstünde oturduğunun farkında olmayan birer Hintli fakire dönüştürdü! Bu yüzden mi sevgisizlik çölünde yalınayak tenimiz, ıssızlaşmış yüreğimiz birlikte kızarıyorlar gün gün…
“Aşkın tarifi de yapılır mı yahu” sesleri yükselir gibi. Aşkın tarifini ancak aşktan yananlar ve aşktan büyük bir haz alanlar yapabilir. Kesinlikle yaşanması gerekir yazabilmek için. Yazarken ancak rahat nefes alabildiğimi hissettiğim için, kendi adıma izlenimler elde ettiğim ve bunun yanında hayat adı altında gördüğüm aşkların zor da olsa tarifini, ne olduğunu ne hissettirdiğini paylaşmak istedim. Makale kanıt gerektirir ve benim en büyük kanıtım dünyadaki milyonlarca kişinin ayrı ayrı yürekleri ve sevdaları.
Akıl Arapçadır, iki şeyi iple birbirine bağlamak, düğümlemek, fikirler/bilgiler arasına ip germektir.