Sevgiden öyle uzaksınız ki, size ve kıymet verdiklerinize sevgiyle gelenlerde illaki art niyet arıyorsunuz.
Çocuğunuzu severken, başarılı bir öğrenci olmasına göre puanlıyor, sakin hareketleri varsa razı oluyorsunuz. Sabahları iş arkadaşlarınıza günaydın derken, demezsem kesin altında bir bok arar diyerek yarım ağızla günaydın diyorsunuz. Sevgilinizi sadece siz mutluyken seviyor, ihtiyacınız varken o ne durumda olursa olsun o anda hemen yanınızda istiyorsunuz. Yolda yürürken gülümsemiyor, sokakta hayvan görünce pistliyor, düşkün gördüğünüzde tiksiniyorsunuz.
Zaman göremediğimiz, duyamadığımız ama sıklıkla azlığından şikayet ettiğimiz, soyut bir kavramdır. İstemeden de olsa tükettiğimiz, tasarrufunu yapamadığımız bir kavram hem de. Bugüne kadar, bu bulunmaz cevher ile ilgili birçok varsayım ortaya atılmıştır. Fakat, bu varsayımların dışında doğrulanan bir teori vardır ki; o da İzafiyet Teorisi.
Biz farkında olmadan hayatımıza giren, yerleşen ve artık normal bir durum olarak kanıksadığımız şiddet olgusu, ülkemizin en büyük ve en acı verici sorunlarından biri haline geldi son yıllarda. Ülkenin ekonomik durumu ve kitle iletişim araçlarının insanlar üzerindeki etkisi, aile kurumunun giderek zayıflaması ve önemini yitirmesi, şiddet nedenlerinin temelinde yatıyor. Tahammülsüzlük sınırlarına geldiğimiz ve şiddet konusunda kendimizi tutamayıp büyük zararlar verdiğimiz, polisin öğrencilere kullandığı orantısız güçten de aşikar durumda son günlerde.