Mutluydum uzaktan bakınca,
Ağzımı sıkıca yumduğum zamanlarda.
Saçlarımı ilmek ilmek doladım, olsun dedim varsın olsun.
Kesmeye kıyamadığımdan.
Eskiden daha bir keskindi virajlar.
Kararlar uçsuz bucaksız sıralanırdı.
Şimdilerde öyle mi?
Düşünce bulutlarından göz gözü görmüyor.
Ama ulaştım sonunda en faydalı bilgilere,
Deneyimleyerek ve bedelini ödeyerek.
Sonra sustum tabi.
Ne desem daha iyi olur bilemediğimden, sessiz kaldım.
Geniş bir tavaya daha yeni yağ konmuş gibi bir sessizlik.
Konuşmaya da kalmadı bir hal.
Puşkin’in de dediği gibi;
Yoktu isteği
Zamanın yığdığı
Çöp dağının altında
Gömülü olanı eşelemeye.
Sustum.
En çok da kendime.
Bir kendimi bildim çünkü, başkalarına konuştum hep.
İnsanın hiç tanımadığı birilerine konuşması çok kolay bir şeydi elbet.
Kendini iyi hissettiriyordu…
…
Neredeyse inanıyordum tüm bu anlattıklarıma.
Hatta alışıyordum daha da kötüsü,
Yaşadıklarımı değil de anlattıklarımı kucaklamaya.
Çizgiyi aştım.
Sanki bulutlu bir gökyüzünü öylece içip yutmuşum gibi bir duyguydu.
Ağzımı sıkıca yumduğum zamanlarda,
Mutluydum uzaktan bakınca.