“Ahh şapkam ahh! Kafamdan neler geçtiğini bilsen seni yakardım.” V. Hugo
Sevgilim
Deniz fenerinde buluşmuştuk seninle
Hava aydınlıktı
Yolsuz bir kısraktık mavi göğün altında
Yol uzundu
Turuncuydu hüzünler
Toprak kiremit kokuyordu
Demli bir sen soluyordum
Tütüyordum
Üzerinden geçiyorduk o kuytu yolun
Sonra bir kıyamet koptu “kuğulu”dan
İçimizde aynı derya
Aynı hüzün içre
Hava aydınlık değildi artık
Karanlık çökmüştü inceden
Bir beni içmişti içinden
Çok zaman sonra
Fırtına koptu
Kuytu gezegenler adını unutturdu
Dayanamadı Katedral çöktü
Yangını dünyayı öptü
Bir yudum suda söndü adın
Şapeller içinde bir kandil yandı
Yalandan bir ahtı vardı
Bileğinde yoksul bir Tanrı
Ellerime üşüdü
Kukumav bağırdı
Uzak
Uzak
Uzak
Senden uzak dehlizlerde yüzdüm
Yüzmeyi beceremeyip kendimi üzdüm Kıyasıya bir mücadele idi
Bir Papaz uzaktan gülümsedi
Yangınımıza dedi
Katedrali kül etti
Arsızdı çarşambalar
Sevgiden yana sıkılgandı cumalar
Günlerden hüzündü
Kukumav yüzünü döndü
Hatırlama
Hatırlama
Hatırlama
Dedi
İçimde söndürdü o türküyü
Yandım
Yandım
Yandım
Bunu duyan gezegenler uludu karşımda
Yangın
Yangın
Yangın
Çaldı bir hicazkâr şarkı
Yeryüzünü salladı
İçimde bir depremdi çoğaldı
Kukumav bağırdı
Unut
Unut
Unut
Fenerli bir alay yandı
İstanbul yandı
Katedral yandı
Paris bize düşmandı
Adında yoksul bir yargı
Saçlarımı tutuşturdu
Yangına doğru yuvarlandı
Alevler içinde bir bir çatırdadı
Kokusu dehlizleri saldı
Çamurdan bir acısı vardı
Tüm gezegen bu ölümü andı
Öldüm
Öldün
Öldük