Dile getirmek istediğim ve rahatsızlık duyduğum bir noktaya değinmek istiyorum. Bugün Cumhuriyet’in kuruluşunun üstüne tam 90 yıl geçmiştir. Hiçbir ülke yoktur ki kuruluşunun 90. yılında Ata’sını unutsun, kurtarıcısını, çektiği ıstırapları, verdiği mücadeleyi unutsun. Binlerce yıl imparatorluğunu korumuş, saltanatını sürdürmüş devletlerin yanında Türkiye Cumhuriyeti henüz 90 yıllık geçmişiyle körpe bir fidan gibiyken nasıl oluyor da omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar şimdi ülkenin bölünmesi için dış kuvvetlerle işbirliği yapıyor? Kurtuluş Savaşı’nda Lazlar değil miydi bu vatan için mücadele eden, Çerkezler değil miydi, Kürtler değil miydi, Arnavutlar, Boşnaklar, Araplar değil miydi? 90 yıl geçtikten sonra değişen kişisel çıkarlar mı, yoksa özgürlük safsataları mı?
Biz bu topraklara sahip olduğumuzdan beri dünyanın gettoları haline gelmiş büyük devletler av, biz ise avcıyız. Dünyanın önemli boğazlarından olan İstanbul Boğazı da bizde, Çanakkale Boğazı da… Sıcak denizlere inen kestirme yol da bizde, onların tabiriyle Konstantiniye de…
Bu topraklar onların gözlerini kamaştırırken biz nasıl olur da kıymetini bilemeyiz? Oturduğumuz evlerin altında bile belki şehit kanı varken, onların politikalarını görmemek, verdikleri bu mücadeleye göz yummak ihanettir! Kurtuluş Savaşı’nda verilen mücadele tüm dünya devletleri tarafından; ZAFER ABİDESİ diye tarihe yazılmıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK vefat ettiğinde şu anda demokrasi ve özgürlük söylemleri ile eylemleri birbiriyle çelişen, kapitalizmin oluşmasında ön ayak olmuş ABD Başkanı bile bu üstün zekâyla tanışamadığından dolayı üzüntü duymuştur. Bu sözler, bu tebrikler aslında bir zaferin kutlaması değildir. Aslında yeni bir başlangıcın mesajıdır. Bu söylemlerin altında yatan ifade bizlerin söz konusu vatan olduğunda nasıl kenetlendiğimizin farkında olmaları ve o halde başka yollarla topraklarımızın işgal edileceğidir. Ve 90 yıldır bunu yapıyorlar. Bitiriyorlar, sömürüyorlar…
Özellikle 1980’lerden beri halkımız her anlamda apolitikleştirilmeye çalışılıyor. Günümüzdeki dizi/maç izleme kültürü, dergilerdeki çizgi romanlar, gazetelerdeki Pazar ekleri vs. bunların hepsi 30 yıl önceden hayatlarımıza yerleştirilmek için dizayn edilmiştir. Okuma alışkanlıklarının azaltılması; araştırmayan, gördüğüne duyduğuna inanan gençlerin yetiştirilmesi de dizaynladıkları eğitim sisteminin bize getirdikleridir. Sadece bunlar değil tabi ki! Tüm dünyanın kabul gördüğü atamızı bile küçümsemek, Kemalizm’i emperyalizmle eş kılmak, tarihimizi bizlere unutturmak, içimizdeki insanları ötekileştirmek… Bunların hepsi dış güçlerin Türkiye’yi sömürmek için kullandıkları eş zamanlı politikalardır.
Ülkemizde de kavram eksikliği söz konusudur. Milliyetçilikle ulusalcılığın arasındaki ince çizginin ayrımına varılmamaktadır. Bu ülkede bu kadar farklı etnik grup varken milliyetçilik kavramının bizde yaşatacağı arbedenin çok iyi farkındalardır ki sonuna kadar kullanmaktadırlar. Bu yüzdendir ki çok partili siyasi hayatımızı kullanma güdüleri. Bu yüzdendir ki içimizden insanları kardeşlerimizi farklı etnik gruptan oldukları için ayaklandırma çabaları.
Biz Lazıyla, Kürdüyle, Türküyle, Rumuyla, Tatarıyla, Çerkeziyle bu vatanın evlatlarıyız. Bu topraklar bizim. Bu vatan bizim. Biz Mustafa Kemal’in çocuklarıyız. Bizler Mustafa Kemal’in Bursa Nutuk’unda da dediği gibi gerekirse devrimlerin ve Cumhuriyet’in sahibi ve bekçisi olmalıyız. Bunların gereğine doğruluğuna herkesten çok inanıp, yönetim biçimini ve devrimleri benimsemeliyiz. Bunları güçsüz düşürecek en küçük bir kıpırtıda tüm varlığımızla ve inancımızla bu yapıta sahip çıkmalıyız.