İçimdeki iki insan birbirinin dostudur. Birbirleri ile ne kadar zıt bir ruha sahip olsalar da, hayatları tek bir kader üzerine çizilmiştir. İçimdeki ruhların zıtlığı beni kararsız kılsa da, bende onlarla hayatımı sürdürmekten mutluyum. Tek düze bir hayat nasıl da beni ben yapabilirdi. O zaman tanımlaması ne kadar basit olurdu; hayatı. Hadi gelde Bora’yı tek cümle ile tanımla diye sorsa dili olmayan günlüğüm, ne derdim ki? Bora, “içi içine sığmayan, yeni yeni heyacanları arayan ama delicesine sorumlu bir insandır.” desem doğru bir yanıt olarak kabul ederler miydi acaba?
Haftaya tahmin ettiğim gibi hızlı başlıyoruz. Ajandamın yapılacak görevler listesine baktığımda bir haftaya sığdırılamayacak kadar çok iş var. Lakin bu gece ve gündüzleri çalışırsak işleri tamamlayabileceğimiz anlamına geliyor. Zaten de öyle oldu. Uykusuz gecelerde yorgunluğumu saymazsak, kendimi o kadar huzurlu hissettim ki. Yaşamış olduğumuz sinerji, çoğu insana kısmet olmayan bir büyük ikramiye ödülü gibiydi.
Bana yine mi diyeceksiniz ama…
…yeni bir kızdan daha hoşlanmaya başladım.
Aslında pek yeni sayılmazdı. Üniversiteye aynı yıl başladığımız fakat farklı bölümde okuyan hoş bir kız vardı. Kendisi ile hiç ortak arkadaşımız olmasa da kendinden emin yürüyüşüyle birçok erkeğin farkındalık alanına girdiğini tahmin edebiliyordum.
Üzerinden yıllar geçmişti, son dönemlerde kendisine yine bakarken buldum kendimi. O da bunu fark etti. Olumlu bir etkileşim aldığımı düşündüm. Ancak son birkaç gündür hiçbir tepki alamıyorum. Belki de yalnış bir davranışta bulundum. Onunla konuşmadan önce birkaç arkadaşıma ondan hoşlandığımı ifade ettim. Bunu fark ettiyse hoşuna gitmemiş olabilir. Eskiden bir yerlerde okumuştum, bayanlar direk kendileri ile konuşma cesaretinde bulunan erkeklerden etkilenirlermiş. Tersi davranışlar bayanlarda olumsuz etki yapıyor diye tahmin ediyoruz.
Daha önce belirttiğim gibi ortak bir ortam ya da arkadaşlarımız olmadığı için tek çarem yanına gidip biraz sohbet etmeyi teklif etmek oluyor. Ama bunu henüz başarabilmiş değilim. Korkuyorum, korkarak bir şey kazanamayacağımı bilmeme rağmen. Hani bekleyerek kazanabilecek bir şey yoktu?
Elimde bana cesaret veren bir yazı var. Can Dündar yazısında, aşkını ifade etmekten korkan bir çiftin hikayesini anlatıyor. İçinden bir tutam alıp hayatımın sayfasına bırakıyorum;
“Birilerine söylemek istediğiniz bir şeyler varsa sakın tutmayın kendinizi söyleyin derim ben.. Kim bilir belki de bu hikayede olduğu gibi onun da size söyleyecek bir şeyleri vardır ve belki hayatınızın en büyük armağanının ellerinizden kayıp gitmesine izin veriyosunuzdur.. Hem durum böyle olmasa bile sevildiğini duymak herkesin hoşuna gider ve o sizi sevmese bile bence o an gözlerindeki o ışıltıyı görmek bile buna değer…” (Can Dündar)
Size olan saygımı biliyorsunuz üstadım, bana o zaman yaşamı yakalamaktan başka çare bırakmıyorsunuz.
Sevgiyle kalın,
Bora Eke
12.11.2005