Bazen arkada bırakmak gerek… Bir şehri terk etmek ve valize doldurmak tüm anılarınızı… Adımlarınız ağırlaşacaktır belki… Yüreğinin önüne geçemezsin bir şehri terk ederken… Umutların, hayallerin, acıların, mutlulukların… Yaşama dair yaşanmışlığa dair ne varsa sığdırdıkların… Şehrin en yalnız zamanlarını arkanda bırakamazsın… Yalnızlığını da sığdıramazsın…
Bir şehri terk etmek acıtır canınızı… Aklınızın bir yanı hep yaşadığınız şehri anımsar. Alışmışsınızdır… Çocukluğunuz, gençliğiniz, hayatınız geçmiştir… Adım attığınız her sokakta gülüşünüz, göz yaşlarınız saklıdır… Umutlarınız kalmıştır köşe başlarında… Dostlarınız, arkadaşlarınız… Anılarınız, hayata tutunduğunuz binlerce zaman dilimi…
Belki defalarca kaçıp uzaklaşmak, terk etmek istemişsinizdir… Acılar yaşamışsınızdır, sevdiklerinizi kaybetmişsinizdir… Terk etmek çözüm gibi gelse de inadına tutunmuşsunuzdur hep, acılarınızı yüreğinize gömüp… Zordur alıştığınız şehri terk etmek, yaşamışsınızdır her soluğunuzda…
Bir yerlere ya da bir şeylere alışmak zordur elbette… Kabullenebilecek yüreği taşımalı bedeninizde… Tutkuyla bağlıysanız bir şehre zordur kabullenmek… Her şey garip gelir… Ama, gitmek duygusuna kapıldıysanız bir kez, artık misafirsinizdir o şehirde… Her bir köşesinde anılarınızı saklayan babaevinizde başka bir aile yaşıyor diye, o evin sokağından bile geçemiyorken yıllardır… Onu terkediyor gibi, ihanet ediyor gibi hissedersiniz, evinizi bırakıp gidecekseniz bir şehirden… Acıtır bu canınızı… Kaplumbağanın kabuğu gibi, sığınağınız gibidir eviniz… Hani yeni bir araba aldığınızda, eskisinden vazgeçmek zor gelir, daha güzel, daha iyi olsa da yenisine sevinemezsiniz ya… Yeni bir ev de, hayalinizdeki ev bile olsa buruktur içiniz eski evinizle vedalaşırken…
Hayat vedalarla, ayrılıklarla ve yeni başlangıçlarla dolu ama… Kendini nerede mutlu hissedebiliyorsan, nerede nefes aldığını, yaşadığını hissediyorsan orada hayat… Gerçekleştirebilmek kadar, alınabilmesi de zor olan, radikal kararlar almak gerek bazen… Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığı, bir ömür yani…
Can Yücel’in dediği gibi; “Bugünlerde herkes gitmek istiyor… Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara… Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey… Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği. Öyle yanına almak istediği üç şey falan yok. Bir kendisi… Bu yeter zaten… Her şeyi, herkesi götürdün demektir… Vee… bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne… İlle de bir şeyi sahipleneceksen; gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi ayı, yıldızları… Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak; ‘O benim’ diyeceksin… Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat… İlişik yaşayacaksın… Ucundan tutarak…”
Fotoğraf: eyma