Zaman su misali… EnginDergi’nin 3. yaşını kutladığımız şu günlerde sizlere derginin hikayesini aktarmak istedim.
Zamanı verimli değerlendirebilme adına 2008 yılında hayata geçirmek üzere farklı projelere kafa yorarken, Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, öğrenci topluluğu olan Kariyer ve Yönetim Kulübü organizasyonu “Kariyer Kongresi’08″de yıllar sonra saygıdeğer hocam İsmail Karasu ile bir araya geldik. Eğitim sonrası sohbetimizde beraber çalışmaya dair yaptığı teklif beni onurlandırsa da içerisinde bulunduğum şartlardan ötürü bunu kibarca geri çevirmek durumunda kaldım.
Eğitimin ardından ertesi gün evimde uyandığımda, elimi yüzümü yıkarken “ben bunu zaten yapıyorum” dedim kendi kendime. Zaman içerisinde çevremdeki insanlarla gerçekleştirdiğim sohbetlerde ve e-posta grupları aracılığı ile pek çok hikaye paylaşmış, sosyal ağlar üzerinde oluşturduğum gruplar ile geniş kitlelere hitap eden ortamlarda organize olunmasını sağlamış ve kendimi insanların farkındalıklarını artırmaya adamış birisi olarak; neden tüm bunları daha derli toplu bir çatı altında bir araya getirerek daha fazla insanın faydalanmasına olanak tanımıyorum, diye düşünmeye başladım.
O döneme kadar yaptığım paylaşımların yanı sıra elimin altında biriktirdiğim geniş bir arşivim mevcut idi. Farklı hikayeler, kendi yazdığım yazı ve şiirler, pratik bilgiler vb. pek çok veri. Geniş kapsamlı öğeleri barındıran bir yapı olacağı için de “derleme” eyleminden “dergi” kelimesine ulaşıp EnginDergi adını verdiğim proje üzerinde çalışmalar yapmaya başladım. Tarih: 23.12.2008
Öncelikle hikayeler, yazılarım, kitap tavsiyeleri, film önerileri, pratik bilgiler, İngilizce kelimeler ve daha pek çok paylaşım içeren bir yapıyı nasıl paylaşabilirim üzerine düşündüm ve Word programı aracılığı ile hazırlıklara başladım. Sonraki 10 günlük süreçte bu paylaşım PDF formatına, sonraki ay da Flash destekli bir e-dergi’ye dönüştü.
Hazırlanan ortalama 25-30 sayfalık yayını İnternet üzerinden insanlara aktarmanın en kolay yolu bir web sitesi açmak olduğundan enginenginer.com‘u hayata geçirerek EnginDergi’yi de enginenginer.com/dergi altında yayınlamaya başladım. Bu süreçte neye, nereden, nasıl başlayacağıma dair web üzerinden ulaşarak sorularıma yanıt aldığım kişi sanal alemin popüler kişilerinden olan Sunipeyk idir. Sadece takip ettiğim bir blog olduğu için iletişim bölümündeki formu doldurarak temel bazı sorular yöneltip aldığım yanıtlara göre çalışmalara başladım. Çünkü sıfırdan başlayan biri için hangi sistem kullanılmalı, domain&hosting nereden alınmalı vb. konular tamamen yabancı gelmekteydi. Arkadaşlarım Süleyman ve Kadir’in de destekleriyle projenin temelleri atılmış oldu. (Not: İlk günden bu yana Niobeweb ile çalışıyor ve oluşturduğum sitelerde WordPress altyapısını kullanıyorum.)
İlk yıl enginenginer.com/dergi altında faaliyet gösteren EnginDergi, -hatta o dönemde soyismimden ötürü ENGiNdERgi olarak kaleme alıyordum- gün geçtikçe değişti ve ilgi alanlarım doğrultusunda kendimi gerçekleştirmeme vesile olacak ürünler ortaya çıkmasına aracı oldu. Aldığım olumlu geribildirimler de gösteriyordu ki pek çok kişinin severek takip ettiği bir yapı oluşturmuştum ve bu durum beni çok daha mutlu ediyordu.
Zaman geçtikçe her ay düzenli olarak 25-30 sayfalık bir yayın hazırlamak yorucu olmaya başladı. 8 ayın sonunda kendimi tekrarlıyor olma sürecine geçişim de verimliliği azaltacağından, yeni ne yapılabilir düşüncesine gömüldüğüm bir dönemdi. EnginDergi’yi daha ilk günden beri destekleyen “Simsiyah”, bir arkadaşı ile birlikte ZiyanZebil isminde bir projeye kalkışıp yazılarını Word aracılığı ile e-posta adreslerine gönderdikleri ilk ay, onlara teknik olarak nasıl destek verebilirim düşüncesiyle harekete geçtim. Bu adım ENGiNdERgi’den EnginDergi’ye geçişin tohumunu atmış oldu.
2009 yılı içerisinde hazırladığım 9 sayıda, her ay bir misafir yazarın yazısına yer verdiğim için çevremde okumaya düşkün ve yazmaya merakı olan insanların varlığından haberdar olmuştum. 06-09 Kasım 2009 tarihli İstanbul seyahatimde Simsiyah ve Sinem Yavaş ile gerçekletirdiğimiz toplantı sonrası birlikte bir projeye adım atma kararı aldık ve isim olarak da hem 10 aylık geçmişinin bulunuyor oluşu, hem de kelime anlamıyla amacımıza hizmet edeceği için EnginDergi ile devam etmeyi uygun gördük.
Sonraki bir ay içerisinde çevremde zaman, motivasyon, teknik bilgi vb. gibi eksiklikler nedeni ile yazmak istediği halde yazamayan insanlara ulaşıp bu proje içerisinde yer alıp almak istemediklerini sorarak bir grup oluşturmaya başladım. Aralık’ın son haftası yazılar toplandı ve Ocak 2010 itibariyle ilk sayımızı yayına aldık. İlk başladığımızda önce dergiyi yayına alıp ardından ay sonunda yazıları arşivleme amaçlı siteye aktarıyorduk; ancak süreç içerisinde edinilen deneyim ve gerçekleştirilen toplantı ve istişareler sonrasında önce toplanan yazıların sisteme aktarılması, ardından da yazıların derlenip düzenlenerek ay sonuna doğru ilgili aya ait e-dergi’nin yayına alınması şekline dönüştürdük.
Geride bıraktığımız 2 yıl içerisinde 50’dan fazla kişinin yazdığı EnginDergi’de 300’den fazla yazı yer aldı. Binlerce okura ulaştık. En önem verdiğim misyonlarımdan olan okuma, yazma ve paylaşmaya teşvik konusunda böylesi sonuçlar elde etmiş olmaktan dolayı duyduğum memnuniyet başka hiçbir konuyla kıyas kabul edemeyecek derecede yüksek. Sırada geride bıraktığımız 3 yıl içerisinde e-dergide yer alan yazılardan oluşan bir basılı yayın çıkartma projemiz var. Bakalım zaman ne gibi güzellikleri beraberinde getirecek. Bizi takibe devam edin…