“Yaşadığım, yaşadığımız şeyler.”
Aşk üzerine konuşmak istiyorum biraz. Ne çok şey söylenmiştir kim bilir bugüne kadar bunun üzerine. Sayısız betimlemeler, benzetmeler, şiirler, şarkılar ve kitaplar yazılmıştır.
Birbirini çok iyi tanıyan insanlardan iki yabancıya dönüşmek birdenbire… Benim aşkımın tanımı bu şimdilik. Herkes, her zaman aradığı doğru insanı bulamayabiliyor. Her şey çok güzel giderken bir anda kendini bir bok kuyusunda bulabiliyor insan. Hatta belki de her şeyin çok güzel gittiğini sanıyorken de o kuyudaydı da farkında değildi sadece. Evet, hep öyle söylenir; “Her şey güzel olacak senle olunca…” Ama son ayrılığı yaşadıktan sonra insan bakar ki aslında her şey o olmayınca güzel. Bunu anlamak uzun sürer tabii.
Deli gibi sevdiğiniz, birlikte büyüdüğünüz, birçok şeyi birlikte atlattığınız, iyi günde de kötü günde de hep destek olduğunuz ve vazgeçmeyi bir an bile düşünmediğiniz insanın yokluğunun daha güzel olacağını varken nasıl düşünebilirsiniz ki? Şöyle ki, artık farklı bir çerçeveden bakmaya başlarsınız hem hayata hem yaşadıklarınıza, hem de o çok sevdiğiniz insana. Onca zaman boyunca birlikteyken ya da ayrıyken yaşadıklarınızı bir bir serersiniz önünüze. Neyi ne tarafa koyacağınızı bulmak zor olur. Ondan vazgeçmek için onlarca sebebiniz vardır ama sırf o taraf ağır basmasın diye yaşadığınız güzel anıları üste çıkarırsınız. Asıl görmeniz gereken altlarda kalmıştır; haliyle de görmezsiniz.
Onları görmeye başlama sürecinizse büyük acı verir size. Yokluğundan çok onlar acı verir üstelik. Kendinizi yine bir kuyudaymış gibi hissedersiniz fakat bu seferki çok daha derin bir kuyudur. Ne bir ışık vardır yukarıda ne de bir umut. Bundan sonra bir yaşamın olmayacağı kanısına varırsınız. Ama aslında öyle değildir. Hayat aslında buradan sonra yeniden başlayacaktır. O süreci atlatmak uzun sürer belkide.
Kuyu derindir çünkü, tırmanıp çıkması zor olur, acılı olur. Hatta çıkana kadar defalarca daha da dipte hissedersiniz kendinizi, gücünüz kalmaz, bırakmak istersiniz tırmanmayı. Ama bir gün olur, çıkarsınız o kuyudan çıktığınızın farkına bile varmadan. Güneş ışığı gözlerinizi acıtır işte o zaman anlarsınız artık kuyuda olmadığınızı. Bir de bakarsınız ki çiçeklerle dolu bir bahçeye çıkmış o kuyunun ışık bile görmeyen ucu…