Baba. Anne. Tutkuyla bağlıydınız. Görmeden birbirinizi, aile meclisinde “verdim gitti” sesleri yükselmişti. Ama tutkuya çevrildi sonrasında. Belki zorundalıktandı. Ben bunu çok sonradan öğrendim.
Kadın 16’sındaydı. Aşkı, heyecanı “kocam” dediği adamda yaşadı. Adam güçlüydü. Karım dediği gün tutkuyla bağlanmıştı karısına. Adam da 23’ündeydi. Çok da büyük sayılmazdı karısından.
İşte ben bu adamla bu kadının tomurcukları oldum. Bebektim, hatırlıyorum da. Öyle şenlendirmiştim ki yuvayı. Bayram havası yaşıyordu evimiz. Ben büyüyordum hayal meyal. Babamı göremez oldum artık. Ben yastığa başımı koyduğumda ya o yeni eve adım atıyordu bağıra çağıra ya da ben uyumuş numarası yapıp, gözü yaşlı yatağımda babamın gelmesini bekliyordum.
Üniversite çağına geldim. Bilinçli ve olgundum. Geçmiş gitmiyordu gözümden. Bebekliğimde bağırışlar, sevişler arada işte. (Arada sırada sevişler, bayram havası gibi hatırlamak istediğimden herhalde bebekliğimi öyle vurguladım, bilmeden…) Çocukluk dönemimde kavga gürültü patırtı, ergenliğimde ise suskunluk. Babam gelmiyordu çünkü artık eve…
Şimdi öğreniyorum, bir pavyon kadınına tutulmuş. Kadın babamı himayesi altına almış, ev tutturmuş kendisine, dayalı döşeli. Karını, çocuğu boş vereceksin, benimsin artık demiş.
Ayrı benim annem ve babam. Emektar annemle mutluyuz. Huzurluyuz. Arada babamdan haber alıyorum. Kadın başka bir adama vurulmuş. Çünkü o babamdan daha zenginmiş. Atları, yatları, katları varmış. Babam da zavallı, harap bitap hala kadına para yetiştirmeye çalışıyormuş. Hastaymış da biraz ama iyimiş yani, zararı yokmuş etrafa.
Annem, ah kızım diyor bana. Evde huzur var diyor. Bu cümlesinin altını bir kaldırıyorum ki… Boğuluyorum. Harfler, kelimeler, cümleler üzerime geliyor. Boğuluyorum… Yılların hazan dolu romanını yüzünde görüyorum. Cümlelerinin altında telaş var, acı var, yorgunluk var, hüzün var. Annem olgunlaşıyor, acıları da onunla birlikte olgunlaşıyor…
Ah annem. Aşkı sadece babamda yaşadığını söylüyor. Aşkın o tatlı olgun meyve döneminde ilk birlikte olduğu adamla olması gerekirken annemin, babam bir başkasının koynunda sabahlıyordu. Ne kadar acı! Bir başkasına elini dahi dokundurtmamıştı annem. Çünkü aldatılmıştı annem, sanki birinin elini tutsa o da babam gibi kirlenecekti, öyle hissediyordu…
Annemi 44’ünde toprağa verdim. İsyan ettim, ağladım, zırladım, kustum, ağladım, zırladım, kustum, kustum, ağladım, toprağı dövdüm. Annem geri gelmedi. Ama o kadın her gece düşlerime geldi…
Babam da 51’inde… Bilinmez bir şekilde hem de. Öldüğünü dahi duymamıştım, ta ki 20 gün öncesine kadar… Pavyon kadınının yavuklusunun öldürdüğünü söylüyor etrafta dolaşan cümleler. Eceliyle ölmemişti zaten babam. Babam da gitmişti, ama o annem gibi geri dönmedi. Ne bana, ne de düşlerime.
28’imdeyim. Bir adama vurgunum. Seviyor, değer veriyor. Seviyorum, değer veriyorum. Kısır döngü olmasın diye, artık sadece, dualar ediyorum…