Biz farkında olmadan hayatımıza giren, yerleşen ve artık normal bir durum olarak kanıksadığımız şiddet olgusu, ülkemizin en büyük ve en acı verici sorunlarından biri haline geldi son yıllarda. Ülkenin ekonomik durumu ve kitle iletişim araçlarının insanlar üzerindeki etkisi, aile kurumunun giderek zayıflaması ve önemini yitirmesi, şiddet nedenlerinin temelinde yatıyor. Tahammülsüzlük sınırlarına geldiğimiz ve şiddet konusunda kendimizi tutamayıp büyük zararlar verdiğimiz, polisin öğrencilere kullandığı orantısız güçten de aşikar durumda son günlerde.
Kitle iletişim araçları ve medyanın bu durum karşısında net bir önleyici tavrını görmemiz gerekiyorken, tam tersi insanların bilinç altına destekleyici yayın ve içerikli programlarıyla yerleştiriyor. Psikolojik olarak medya, her türlü bilgi ve argümanı iletişim mekanizmaları yoluyla üzerimize salması, şiddet olgusunun yayılmacılığını ortaya koyuyor. Özellikle ailede başlayan, okulda ve trafikte devam eden fiziksel ve psikolojik şiddetin engellenmesi, halkın şiddet olaylarına bakış açısının ‘normal’liğinin ortadan kaldırılması ve rehabilite edilmesinde yine büyük pay medya organlarına düşüyor.
İnsanların birbirleri hakkında hissettiği kin, nefret, dedikodu, öç alma gibi ilkel duyguların, yaşadıkları rekabet ortamında, aile içinde veya sosyal ortamda ortaya çıkmasıyla yaşanan problemlerin çözümünü şiddet yoluyla gerçekleştirmeleri ve bu çözüm yolunu üniversite mezunu eğitimli kesimin de kullanması şiddetin ancak sosyal bir bilinçlendirme ve psikolojik yardım yoluyla çözümlenebileceğini gösteriyor, bunun yanında insanlara aile kurumunun öneminin anlatılmalı, sevgi ve saygı yoluyla çözülemeyen hiçbir sorunun kalmayacağı ve daha çok sağ duyulu, sabırlı olursak birçok sosyal sorunumuzu aşabileceğimiz unutulmamalıdır.