Ne kayıplar veriyoruz hayatımıza! İnsan olmayı denerken daha fazla yabancılaşıyoruz, önce kendimize sonra herkese “sadece mesafe” oluyoruz. Bir iki adım ilerimize nasıl da yabancı kalıyoruz. Bir kaç kelimemiz var onun dışında kalanlar “oyun bozanlar”. Söylemeye cesaretimizin olmayışından hep oyunun dışında bırakıldılar! Hep bir mesafe var gidişimizde kendi karavanımız bu belki de… Nasıl bir karavan ki bu “içimiz dışımıza mesafe” duraklarımız hiç beklemeyenlerin yerine beklemekte…
Gidiyoruz yolculuğumuz en uzak mesafe…
Konuşamıyoruz ki! Günaydın demek kadar yabancı olmadık mı? Hep birlikte…
Oyun bozan sözcüklerimizle beraber gidiyoruz kendi karavanımız bu işte… İçimizde!
Bir türlü çıkamadığımız halimizle, en ücra yerde…
Görmek, duymak bilmek istemediğimiz bir yerde mola veriyoruz.
Hep bir kaçış kalbimiz aklımıza gelince.
Biri saklambaç diğeri körebe…
Görmemek istemediğimizden belki de…
Adı üstünde oyun işte! Tek gerçekliği artık “görüp de görmemekte”
Neden? Sorusu hep sorulur ya yeri gelince işte o zaman…
Anlaşılır bir dilde oluruz belki de.
Hissetmiyoruz! Mesafelerimize şerit çekildiği sürece…
Ne çok tanıdık saymışız kendimizi böyle…
Nasıl bir kalabalık olmuşuz içimizde
Dışımız herkese bir adım mesafede…
Yalnız olmayı dert edinmiş gibi durmuyoruz üstelik…
Yeterince yabancı kaldık herkese bu yüzden adımız “karavan” olmalı işte…