Toplumlar değiştikçe toplumun yaşam mekanlarının da değiştiği bilinen bir gerçektir. Yakın tarihimizde gerçekleşmiş olan yaşam mekanlarının değişimi ise köy-kasaba mekânsal yerleşimin şehirlere kayması şeklinde olmuştur. Ama bu değişim insanların maalesef ne ayrıldığı mekanlardaki özellikleri değiştirmeye ne de yeni geldikleri mekana ait yeni kurallara uymaya zorlamamıştır.
Bizdeki kent kültürünün de gelen kişilere değişime dönüşüme uğratacak nitelikte olduğunu ve herkesin kent kültürüne hakim bir seviyede olduğunu iddia etmiyorum. Bizde ne kent sakinleri kentli yaşam biçimlerine haizdi ne de gelenler kendilerini değiştirmeye niyetli bir yeni yerleşen. Böyle olunca da ortaya muazzam bir kargaşa ortamı çıkmış oldu.
Mevzuyu örneklerle detaylandırsak güzel olur aslında. Hangimiz topluluk kurallarına uymak konusunda kendimizi yetkin görüyoruz? Hangimiz yaşadığımız kente sadece kendimizin değil başkalarının da yaşadığını ve o yaşayanların da en az kendisi kadar haklarının olduğunun bilincinde? Doğma büyüme İzmirliyim. Hiç ehliyetim olmadı ve sürekli toplu taşıma kullanıyorum. Yüksek sesle telefon konuşulması artık seviye atlamış durumda. insanlar artık en mahremini görüntülü olarak yüksek sesle konuşuyor. Hele maç saatine denk geldiyseniz açıyım kitap okuyum demenin imkânı yok toplu taşımalarda. O maçı dinlettiriyorlar size.
Yine raylı sistemdeki taşıma araçlarına (Metro-İzban) inip binerken yapılan anonslara rağmen ne inenlerin kendilerine müsaade edilmemesinden ötürü düzgün bir şekilde inebildiği ne de binmeye çalışanların binebildiği bir keşmekeş oluyor. İstasyonlarda otobüs duraklarında o kadar uyarıya rağmen sigara içenler ile İzban ve Metro çıkışlarında hemen sigaralarını yakıp sizi dışarda bile olsanız o dumana maruz bırakanlar cabası. Peki kaldırımda yürümek? Kaldırıma park eden araçların etrafından geçip ve kimi zaman da trafiğin aktığı yola girerek yürüyen sadece ben değilim diye düşünüyorum. Örnekleri artırmak elbette ki mümkün ancak amaç hasıl olmuştur diyerek uzatmıyorum.
Ortak yaşam alanlarımızda insanların hakları olduklarını düşündükleri ama bu hakkı kullanırken diğerlerine ne kadar haksızlık yaptıklarının farkında olmamak maalesef kentli olma bilincinden yoksun olduğunun bir göstergesi oluyor. Ve üstelik bu iyi bir birey ve de iyi bir vatandaş olmakla da alakalı.
Şu andaki mevcut yaşanılan siyasi atmosferde muhalif bir pozisyon alanların ve yaşam haklarına müdahale edildiğini düşünen insanların yukarıda sayılan örneklerde başkalarının haklarına müdahale ettiklerinin farkında değillerse geçmiş olsun diyelim. Çünkü fikirsel özgürlükleri savunmak bunu sadece teorik düzeyde kalarak yapıldığında bir anlam ifade etmez. Hayat pratiğinizle de bunu eylemek zorundasınız. Yoksa sadece herkesin kendisinin her yaptığı ve düşündüğünün doğru olduğunu ama diğer herkesin sürekli yanlışa düştüğünü sanrısına kapılan bireyler olarak kalmaya mahkum olunacak bir gelecek bizi bekliyor gibi.