Eylül ayı, bana on iki ay içerisinde en hüzünlü, en değişken ay gibi gelir. Doğanın yeşilden sarıya çalmaya başlaması, ağaçların yapraklarını dökmesi… Sanki havada hüzünlü bir şarkının notaları tınlamaktadır. İnişli çıkışlı bir melodi gibi… Belki bu melodi, biraz da yeni bir dönemin habercisidir. Bir dönemden, başka bir döneme geçişin… Önce eskiye veda edip; sonra önündeki tomurcuklanma dönemine hazırlanabilmek için. Yeşilden sonra sarıyı, tüm tonları ile yaşayıp; yeşilin değerini bilebilmek için. Tabi, her geçiş döneminin zorlukları olduğu gibi, bu dönemde kolay olmayacaktır. Değişim, ızdırabı da beraberinde getirecektir.
Eylül ayı koluna hüznü takıp, arkasına da değişim rüzgarını katarak, kapınızı çaldığında… Önce günler azar azar kısalmaya başlar. Sonra, serin bir esinti kendini hissettirir. Hiç bitmeyecek gibi gelen sıcaklar hafiflemiştir artık. Havada kararsızdır. Bir gün açık; bir gün kapalıdır. Bir gün serin; bir gün sıcak… İşte o zaman anlarsınız ki; koca bir yaz elinizden uçup gitmiş. Sanki hiç gelmemiş gibi ya da daha yeni başlayacakmış gibi…
Yapılamamış sıralamalar gelir aklınıza. Ümitlerinizi gelecek yaza saklayarak, rafa kaldırırsınız. Daha çok denize, havuza girilecek; daha çok güneşlenilecek; daha çok gezilecek. Parlayan güneş, denize ışıltılarını saçarken; elinizden kayıp giden yazla birlikte tüm yitirdiğiniz güzellikleri tutmak istersiniz. İstersiniz ki, onlar hep sizinle kalsınlar ve hiç ayrılmasınlar. Ama zaman, bu güne kadar kimse için durmamış ki; size ayrıcalık yapsın. Tek yapabileceği güzellik, bu anın, aklınızda bir fotoğraf karesi gibi kalması olacaktır. Kışın, soğuk mu soğuk günlerinde bu fotoğrafı hatırlayarak, kendinizi teselli etmeniz için.
Yazı uğurlamanın bu tatsız burukluğu varken üstünüzde, bir de yeni bir döneme hazırlığa başlarsınız. Yoğun ve hızlı olacak bir döneme ön hazırlıktır bu. Rehavet halinden kurtulup, yeni bir yol haritası çizmenin zamanıdır. Eylül ayının hüznü de bundandır zaten. Yeni yol için alışkanlıklarla vedalaşmak gerekir. Arkanda sevdiğin; alıştığın insanları, binaları, yaşanmışlıkları, şehirleri hatta ülkeleri bırakma zamanıdır. Yepyeni bir hayat önünde uzanırken, yolun başında durup, yönünü tayin etme zamanıdır. Hiç olmadığı kadar hüzünlü ama bir o kadar da özgür bir şekilde.
Yeni yoluma adım atmadan önce tam da bu ayrımda duruyorum şu an. Alıştığım şehri terketmeden önce ki veda burukluğu… Bir yandan ise yeni bir yolun heyecanı… Bana sorarsanız, “Eylül nedir?” diye. İşte, derim ki: Eylül, ayrılık vakti… Eylül, veda zamanı…