Bu dönem hemen hemen hepimizin en azından ucundan kıyısından yetiştiği çoğununda dönemi en çılgın halleriyle yaşadığı çokta yakın bir dönem 80’ler. Bu dönem her 10 yıllık dönemler gibi kendi içinde çok farklı etkiler yansıtmış ve bu özelliklerin çoğunu günümüzde bile yaşatmaktadır. Yaşanılan dönemler sadece giyim, aksesuar, moda gibi kelimelerle anılmaz aslında önemli olan bu dönemde bir şeyleri moda haline getirebilen insanlardır. Bu insanlar yolda yürüyen herhangi birileri değildir tabiî ki peki modanın ikonları ya da günümüz tabiriyle ikoncanları nasıl olurda bu imajı yakalar ve giydikleriyle, hayatlarıyla, yaptıkları her şeyle yani yedikleri-içtikleriyle bile olay olurlar? Aslında bunun cevabı kolay… Bir tasarımcı olarak şunu söyleyebilirim ki tüm insanlar ait olma hissine sahiptir, bu sürü içgüdüsü peşinden milyonları sürükleyebilmek demektir.
Dönemin ünlü isimlerinden örnek verelim, mesela Madonna. Şu anda da hala ününü sürdüren Popun taçsız kraliçesi 80’lere çılgın giyim tarzı ile damgasını vurmuştur. Nasıl ki Ayşe gidip Madonna taytı giyiyorsa Fatma da o taytı giymiştir, olay mahalle mahalle büyümüş sonunda o tayt moda olmuştur sözün kısası bu. Gerçi o tayt modası geçmez hatta o dönem 90’ları da içine alarak uzun süre farklı kombinasyonlarla ve desen seçenekleriyle tül eteklerin altını topuklu ayakkabıların üstünü tozlukların içini süslemiştir. Aynı zamanda alttan bandlı benim de o döneme yetişip giyebildiğim Füzo taytlar da uzun süre olmasa da kullanılmıştır.
Bir de meşhur Madonna eldivenleri var parmaksız ve dantel tül şeklinde bunlarda hala şık yemeklerde bile kullanılabilecek formda aksesuarlardır, nasıl ki çılgın giyiminizi tamamlayan bir aksesuarsa sizi şık gösteren bir elbise içinde de kullanılabilecek hatta belki sizi kurtarabilecek bir demirbaş aksesuardır kendisi. Bu eldiveni kullanırken onun üzerini kalın bileklikler ve büyük yüzüklerle de süsleme şansınız var çok düz çok klasik bir elbiseye ışıltı veren bazen kullandığınız aksesuardır. Tabiî ki büyük kurdele saç bantlarını da unutmamak gerek o dönemin çılgın kabarık kıvırcık ya da dalgalı saç modelleriyle çok iyi duran aranılan bir aksesuardır.
Şimdi erkek modasına gelecek olursak bunu birkaç gruba ayırmak mümkün bir serseri çapkın modeli mevcut buna örnek çok sevdiğim Grease filminden John Travolta’dır. Bu model saçları iyice Wax’lar beyaz atlet üzerine deri ceket giyer elinde arka cep tarağıyla gezer ilginç danslar sergiler…:)
İkinci model George Michael. Günümüzde o tarz saç modeliyle gördüğümüz erkeklere ıyyyy şuna bak dediğimiz ama döneminde hayran kitleleri tarafından posterleri duvarları süsleyen model. Bu modelimiz plili kumaş pantolon üzeri Lacoste (lacoste aslında marka değil o kumaşın adıdır) t-shirtle gezer, genelde kumaş ceketini tek parmağa geçirir sırtına atar deniz kenarında artistik yalnız adam yürüyüşlerine çıkar, ne bileyim burjuvadır ilginç aktiviteler ve arkadaş gruplarına sahiptir falan filan.
Üçüncü modelimiz karizmatik, asi ama tehlikeli model bu adamı ilk görüşünüzde iyice bakın ikinci sefer görmeme ihtimaliniz çok yüksek. Sean Connery’den bahsediyoruz ve oynadığı 007 James Bond. Aslında çekimleri 1962’de başlamıştır ama 1983’teki çekimde bile giydiği kıyafet aynıdır, takım elbiseden vazgeçmez ama o takım elbisenin orasından burasından çıkmayan silah kalmaz adamın kalemi bile bombadır falan, onu verdiği kuru temizlemeye acırım. 80’ler modasını böyle kısaca özetleyebiliriz.
Dönemlerin asla tam bir başlangıç ve bitiş noktası yoktur aslında bunun zamanını belirlemek biz Moda Tasarımcılarının işidir. Bu da şu şekilde gerçekleşir en basit anlatımıyla siz 2010’u yaşarken biz 2011’i tasarlarız çünkü günümüzde moda ayda bir bile değil çoğu markada haftada bir değişir oldu. Eskiden dört mevsime göre belirlenen trendler şu zamanlarda araya bir sürü ara dönem koyularak çoğaltılmıştır. Ama moda zevk işidir ben hala 80’lerin tayt topuklu ve tozluk modasını kışları uygulayanlardanım sizinde yapmanız gereken şey size uygun parçayı seçip başka bir şeylerle kombine edip giymektir. Kendi döneminizi yaratın moda o zaman gerçek yüzüne kavuşur.