Ey Adem oğlu! Sakın ha, biçare bakma hayata
Nasıl da çarpar kalbin, cihana volkanlar gibi
Bir ateş çemberi sanki dolanır ruhuna elbet
Nasıl kanar ki, artık vicdanlar toprağa
Vatandır bu, yer gök iner mi ki teke?
Atandır Adem, (a.s) yoktur ezelden öte gayrı
Depremler yıksa da dünyana ayrı
Diner mi ki artık, acılar son ana?
Şimşekler yakar arşa, değmez ruha bedel
Esaret, özgürlüğü bağlar mı ki hiç?
Bir ömür asla geçemez, eziyete
O an olur isyan güneşi, yanar zillete
Ey Adem Oğlu! Yüreğine dokun artık
Sakın ha! Durgun bakma yaşama
Her şeyi yaratan Ya Rab!
Bırakır mı ki Ademoğlu’nu salt?
Geceler, vatana süvari bekçi
Gündüzler, devrana firari elçi
Tutsak kalma, bedene hizmetçi
Ecel ruha değse, etmez şikayetçi!
Aç avucunu yüreğinle, duanla Mevla’ya
Asla ve kat’a, mücrime kanma tekrir
İkrar eyle, mutlak bedeni, ruh-u söze takdir
Aksın yere cehalet, ilme baksın medeniyet
Yek vücud-u lisan olmalı, ruhlar cihana ilelebet
Değmesin tene korku, aksın kana cesaret
Bilsin yer gök, dalgalansın arşa memleket
Olmasın tek hürriyetin, şaha esaret!
Ömür kalmaz nefese, özgürlük hakikat
Olmaz deme cana! kurban olur can, Allah’a
Hicranlar alır çeker yadı, kalır vuslatlara şiarı
Buhran hakimiyeti sarmaz asla, kır zincirleri!
Gözyaşı dökmesin, kalbe hıyanet
Almaz ruhunu, harbe kıyamet
Sen düşün cihanı, bir daha olmaz alamet
Yaradan’a sığın, olsun metanet
Çağlar bedenin ummana, dağlar ruhun semaya
Ne olursun, vazgeçme, kanar şehit toprağa
Bir gün elbet, cihana doğar şafak
Ölüm desen toprak, yaşam desen al bayrak!
İstikbal akar, dört çehreden, ak kırmızı bayrağına
İstikbal sarar, bin asır devletten şeref sancağına
Bir hilal, bir ay yıldız dalgalanır, ülkümle devrana
Türkiyem’dir, bu aşk, yoktur başka aşk-ı ilana…!