O kadar hayat sahneledi ki,
En sonunda dayanamadı.
Olduğu yere yıkılıverdi,
Önünden onca insan geçti,
Ama göz ucuna bile gözükemedi,
Oysa olsaydı da dili,
Anlatıverseydi gördüklerini,
Bir ömre sığmayacak kadar,
Hikaye dökülürdü kelimelerinden.
Nesiller boyu kitaplar, şiirler, yazılsa da
Filmler, diziler çevrilse de
Ne kağıtlar yeter, ne de makaralar.
Eskimişti, içinde yamalar içindeydi.
Tam takati kalmamıştı ki,
Biri geldi ve yerden aldı, bir hamlede.
Sevinmişti, yaşlar süzülüyordu,
Görünmeyen gözlerinden,
Alan kişi sıradan bir nem sanmıştı, oysa…
Derken, bir torbaya kondu,
Ve karanlık bir yere atıldı.
Bütün ümitleri yıkılıverdi,
Asıl şimdi çürümüştü, terk edilmişti, çünkü.
Onunla birlikte provalar, ilk gösterimler, kapanışlar,
Kısacası, yarım asırlık hayal de atılmıştı,
Artık karanlık odaya.
Yenisi takılmıştı elbet, ama
Eskisinin yerini ne tutabilirdi ki?
O beyaz perdeden veya tozlu sahnelerden,
Aktarabilir mi peki, sonu gelmeyen seyirciye…