(Heyecan-Kivi-Gözyaşı)
Kaçımız gülebildi istediğince
Hayallerinde yolculuk yaparken kahkahalara sarılıp mutluyum haykırışlarını duyurabildi kalabalıkların içindeki yalnızlığının orta yerinde…
Sorulan sorunun dişlerimizin arasında ezilirken, kaçımız heyecandan söylemek istediklerini unuttu.
Evet, evet toparlıyorum şimdi derken, bir çuval inciri berbat etmek kadar keyif verici bir şey bilmem karşımdaki adına konuşursam eğer.
Bir anda,
Masum bakışlar arasından heyecan kuleleri sinyal verir kulaklarımdan
Bir fincan kahvenin tadına varırken bolca sigara ezmek isterdim dudaklarımda
Katran acısına alışmalıydı körpecik ciğerlerim
Keşke zamanın çok hızlı geçtiğini hissetmeseydim
Ne ara doğdum
Ne ara sigarayı bıraktım
Aslında hiç başlamamıştım
Ne sigaraya
Ne de sorulan sorunun cevabına
Bir tek ortak yönleri vardı
O da beni benden alan Heyecandı…
Kimimiz kivi bulamaz.
Yoksulluğun kuyusunda kıvranır insanoğlu bir sağa bir sola
Bazen de insanlar kiviye mi ölür kiviyi yiyince mi?
Bilemezsin.
Gülüşü umuduna umut katarken yakaladım
Yaşlar bir köşeye atılırken
Muhabbet güneşten damlıyordu sanki
Ardı arkası kesilmeyen kahkahalarımız
Hatta bir bakışımız krizlere neden oldu çehreler arasında
Gözlerinin içinin parlaması bizden ona bir hediyeydi aslında…
Kültür patlaması yaşanırken masanın orta yerinde
Yemekler yarıştı adeta
Ege’den tut Uzak Doğu’ya gidip geldik bir anda
Keşke gecenin göz kırptığı an’a da o an gidebilseydik
Kim bilir kaç yıldızın intiharına şahitlik edecektik.
Umutlu bakışların
Sıcak muhabbetleri olmalı
Huzurdan kopan parçalar
Masamızın orta yerine konmalı
Kozasından çıkan kelebek misali…
Ağlamaklı göğün ardından neşesi bol çehrelerin inci kalplerini görebilmek
Ne kadar hoş değil mi?