Dünyada yedi milyardan fazla insan olması birbirinden farklı yedi milyar kişiliğin var olduğu anlamına gelir. Çünkü her bir insanın zihinsel, ruhsal ve genetik yapısı, sosyal çevresi, büyüme tarzı, aldığı eğitim ve yaşadığı deneyimler farklı farklıdır. Bu farklılıklar her insanın beyninde -ta bebeklikten başlayarak- birbirinden tamamen farklı sinir devreleri oluştururlar. Böylece her insan farklı biçimde “kurgulanır/programlanır”. Bu devrelerin oluşturduğu pek çok kişilik özelliklerine günlük yaşamda sıkça rastlarız: Örneğin:
* İnsanlar vardır; kendilerini yetersiz bulup beğenmezler. Her şeyden “nem kapar”, çevrelerindeki kişilere sık sık kırılır veya çarçabuk küserler. Özgüvenleri zayıftır. Başkalarının üstünlükleri karşısında huzursuzluk duyar, kendilerini önemsizleştirenleri değerden düşürmeye çalışırlar. Herkesten yakınlık ve yardım beklerler. Anlaşılmadıklarından çok sık yakınırlar. Eleştiriden aşırı derecede rahatsız olurlar. Beğenildiklerinde ise alabildiğine sevinirler.
* İnsanlar vardır; her yerde ve her zaman sıkıntı, huzursuzluk ve yalnızlık hissederler. Sürekli kendi kendileri ile uğraştıkları için başkalarından uzak kalmayı yeğler, yaşamın gerçeklerinden kaçarlar. Benliklerinin arzuladığı duygu ve düşünceleri üretip kendi kendilerini avutmaya çabalarlar. Böylece zorluklarının kendileri ile değil, gölgeleri ile uğraşır; bir hayal ve fantezi âleminde yaşarlar.
* İnsanlar vardır; öfkelendiklerinde, korktuklarında veya utanç duyduklarında bitkin bir hâl alır, iş göremez veya mide ağrıları yüzünden uyuyamazlar. Bazıları hastalık hastası olurlar. Hastalığı bir acındırma ve ilgi çekme mekanizması olarak kullanır, böylece hasta olmadan edemezler.
* İnsanlar vardır; sabırsız ve acelecidirler. Fazlaca vakit gerektiren işler yapmaktan -çabuk sıkıldıkları için- kaçarlar. Az ve hızlı konuşmak veya bir konuşmayı kısa kesmek istediklerinden söyleyeceklerini yarım bırakır, iletişim sorunları yaşarlar. Aşırı kararsızdırlar, o yüzden hedef tutturamazlar. Engellenme yüzünden duydukları aşağılık kompleksini tatmin uğruna katı, hırçın, aşırı kırıcı, hatta saldırgan olurlar. Evrensel doğruları bile reddeder, yerine kendi doğrularını koyup evrensel yapmaya uğraşırlar.
* İnsanlar vardır; özveri gösteremezler. Sorumluluklarını ve toplumsal rollerini bırakıp geri çekilirler. Süper egoları ile başa çıkmak için kendilerini mantığa büründürür, aşırı derece savunmacı olurlar. Egolarını yüceltmek için birçok şeyi toptan inkâr ederler. Kompleksleri yüzünden inatçı, sinirli, saldırgan, yalancı, ikiyüzlü veya eleştiri arzusuyla dopdolu olurlar.
* İnsanlar vardır; nevroz denilen anormal ve depresif davranış bozuklukları sergilerler. Fobi, saplantı ve histeri yüzünden marazî özellikleri olan kişilikler edinir; psikopat, şizofrenik, manik-depresif, melankolik, paranoyak veya bunak olurlar. Psikoz denen bu hastalıklar yüzünden gerçekle ve toplumla olan ilişkileri tamamen altüst olur. Gerçeğin yerine başka bir gerçeklik koyarlar ve bunun farkında dahi olmazlar.
* İnsanlar vardır; ruh sağlıkları mükemmeldir. Zihinsel problemleri yoktur veya hesaba alınmayacak kadar ufaktır. İç yaşamları dengelidir. Yaşama hazları ve doyumları yüksektir. Mutlu, huzurlu, sevgi dolu, şefkatli, deryadil ve merhametlidirler. İhtiyacı olanlara yardım etmekten büyük haz duyarlar. Birkaç yardım kuruluşuna üye olur, maddi olanaklarını ve zamanlarının çoğunu insanlara yararlı olmak uğruna harcarlar. Hatta hayatlarını tehlikeye atacak kadar ileri düzeyde özveri sahibi ve bilge olabilirler. (İnsanın kendine yeterli olmasına Türkçede bir ad bulunmuş mu bilemiyorum; ama yeri gelmişken bu kavrama karşılık olarak “ruhdoyum” sözcüğünü öneriyorum.)
* Vee insanlar vardır; insanların bu denli çeşit çeşit olmalarının ardındaki nedenleri bir türlü anlayamadıklarından insanları çok iyi anladıklarını bir erdemmiş gibi öne sürerler…
Öyleyse, “Psikolojiden iyi anlarım…” diyenlerin, insan beyninin tüm bu zihinsel özellikleri yanında, bu özelliklerin oluşturduğu tüm davranış biçimlerini kolayca tanıyabilmesi ve tercüme edebilmesi gerekir. Hatta bu tanıma ve tercüme de yeterli olmayabilir. Çünkü insanın şahsiyeti zamana, mekâna ve içinde bulunduğu topluluğa/topluma bağlı olarak değişebilir; örneğin bir evin içinde olup bitenler bireyin evdeki kişiliğini, dışarıda olanlar da dışarıdaki kişiliğini etkiler ve biçimlendirirler.
Günün sözü: “İnsanı elbisesine göre karşılar, kişiliğine göre uğurlarlar.”
Mehmet Ş. Sağlam
18 Mayıs 2013