Aşk adına ne çok kelime sarf etsem, sayfalarca dokuman, roman paylaşsam yetmez. Onu musikide, bir zaman diliminin içerisinde ya da bir rastlantı anında bulabiliriz. Pes etmeyip, aramalıdır insanoğlu. İşin sırrı ona sahip çıkmak ve doyasıya yaşayabilmekte gizlidir.
Aşkın her hali güzeldir. Çok aldırmamak gerekir koşul ve şartlara. Yapılan araştırmalarda ne tanımı tam olarak yapılmış ne de formülü bulunmuştur. “Kelin ilacı olsa kendine sürer” der büyüklerimiz ve çok da doğrudur. Nice şair, düşünür, yazar ve bilim adamları çalışmış bu melet üzerine. Öyle bir şey ki yüzyıllardır popülaritesini kaybetmiyor. Onu hala konuşuyor ve çoğu zaman da tartışıyoruz.
Bize ne oyunlar yaparak gelir. Bünyemizi şaşırtır. Sevimli görünür, önceleri kandırır. İçimizde çiçekler açar binlerce. Herkesle bir anda barışık oluruz, içimizi anlamsız bir neşe kaplar. Önce ne oldu bana deriz sonra bünye kabul eder. Dağlara, bayırlara hatta koca şehirlerin ortasında ilan etmek isteriz kalbimizde olup biteni. Çok tatlıdır. Küçük bir şeytan gibidir. Ruhumuzu esir alır. İşte bu kadar güzeldir. Onun ismini defalarca söyler, konuyu her daim sevdiğimize getiririz. O hep bizimle olur. Kendimiz aşık olduğumuz gibi çevremize de kabul ettiririz.
Her şekle bürünmüştür bu tatlı duygu. Nasıl geldiği değil nasıl hissettiğimiz önemlidir. İçimizde, yüreğimizin tam ortasında bir yerlerdedir. Bazen bir çarpıntı, bazen bir gülümsemedir. Hep olmadık işler yaparız sayesinde. Olsun varsın. Aşk çok hassas ve bir o kadar da kırılgandır da. Aşkı iyice anlamalı ve değer vermeyi unutmamalıyız. Can Yücel, bir sözünde aşk için şöyle der: “Çok sahiplenmeden seveceksin mesela. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi.”
Serenay Öztürk
Şubat 2014