Herkese gecikmeli bir merhaba…
Çocukluğumdan bu yana okuduğum kitapların bir listesini yapmaya karar verdiğimde, bu listenin beni bu denli etkileyeceğini tahmin bile edemezdim. Eşyadan esrara giden sırrı keşfetmiş gibi hissediyorum, liste uzayıp gidiyor ve ben keyiften kabarıyorum resmen. Umarım bir gün kendi kitaplığımı kurduğumda okumuş olduğum tüm kitapları yeniden edinmiş, tüm maceraları etiketlemiş olurum.Bu süreçte duygusal bir boşluğu doldurduğumdan sevgili okur, tüm enerjimi düşünmeye vermiştim, not almaya bol bol zaman ayırırken uzun soluklu şeyler yazmayı bi süreliğine bırakmıştım… Yeni mottom kısa bi’araydı ancak yazmak öyle bir bağ(ım)lılık ki verilen aralar pek de uzun soluklu olmuyor, en azından benim için, en azından şimdilik!
Hadi bakalım başlayalım!
Baharın güzel yüzünü gösterdiği şu aralar bir keyifliyim sormayın gitsin, deliler gibi gezesim, alışveriş yapasım, kendimi yaza hazırlayasım var. Her birini itinayla yaptığıma şüpheniz olmasın sevgili okur. Aslında uygun bir zayıflama programıyla birkaç kilo da versem harika olacak ama, kafama tokadan başka bir şey takmama kararı aldığımdan mıdır nedir, her şey tozpembe bu aralar. Siz var nasıl demek oralarda tweetçiler, everything is okey…
Arkadaş muhabbetlerinin birinde çevremizdeki insanların bizi nasıl etkilediğini tartıştıktan sonra şöyle bir kanıya varmıştık, etrafımızdaki insanlar mutluysa ve enerjileri pozitifse biz de koşullanıyor ve rengimizi değiştiriyoruz. Bu hafta bu görüşü test edip onaylama fırsatı buldum. Gülmekten yanaklarım gerilirken, karnıma sancılar girdi, süper arkadaşlarla çok keyifli bir haftasonu geçirdim. Yiyip, içip gülmenin erincini yaşadım. Sevgili M, sevgili M, sevgili E, ve çok sevgili O ya binlerce kez teşekkürler, iyi ki varsınız… Shakespeare’in sonelerini yazan benmişim hissiyle doldum taştım. Tabi gittiğim mekanlardaki insan manzaraları, muhabbet detayları kalemimden kaçmadı, hepsini tek tek not aldım, başka maceranın konusu olsunlar diye.
Sizlerle iki güzel şarkıyı paylaşıp kaçacağım, bir yerlerden edinip mutlaka dinleyin.
If you were a song, Mark Sholtez. Kendinizi tüy gibi hissetmek için bire bir. Bu nasıl bir ses, bu nasıl bir yorum, bunlar nasıl sözler bu kadar basit ama manidar? Kendi kendinizeyken dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur.
I know, Placebo. İnsanın gitar teli olası geliyor. Hele bir söz var ki beni benden aldı (i know you want the sin without the sinner), sekiz yıl aradan sonra dinlemek… Şaşırtıcı.
İyi kalın…
Öz’lem Eker