Korkular; korkak yaşayan kalplerini de korkarak öldüren insanlar tanıyorum… Nefes alarak son bulan, seslerinden anlaşılır yalnızlıkları kelimelerle boğuştukları bellidir çoğu kez fark edilmez gölgeleri… Zaman mıdır? Korkuları hiçe sayan… Korkular değil midir? Elini kolunu bağlayan adımlarını küçücük attıran… Korkulardır; bedene hükmetmeye başladığı zaman bir adım atamayacak kadar felç olmuşluk getirir ruhuna… Nefesler zamanı delicesine içine çeker o an, sanki gölgelerin büyüklüğü altında fark edilmez kaçışını izlersin zamana yenik düşen yine korkudur…
Korkulardır; çok uzağa yolculuklar yaptıran duraklara yakın indirmek istersin korkularını ama o! seni öyle bir hapsetmiştir ki ruhuna “son durağa kadar yanında olacağım seni rahat bırakmayacağım!” seslerini işittirir, beyninde yankılanır… Nedenler, sonuçlar, sorular doldurulmamış boşlukların bilinmeyen cevapları hepsi seni beklerken korkularla yüzleşmemişlik en çok o bilinmezlik yorar…
“Bin olası gözle görmek” istersin kendini dışarıdan bakabilmeyi dinginliği istersin huzuru ve zamanı… Hayata dair, korkuların seni yaşamdan engeller… Bunu fark ettiğin zamansa “bir ömürde bir yaşam olsun istersin” ama geç kalınmıştır. Hunhardır zaman fark edilmese yaşatmadan almaya başlar. Kabuğundan çıkabilirsen, önce korkularını bırakıp arkana yaslanıp hayata seyre dalarsın… Gecenin ışıkları söndüğünde ise yıldızlara… Korkusuzca!
Sen; korkularından kaçarken korkuların seni köşeye sıkıştırmaya seni kendinden uzaklaştırmaya devam edecek… Eğer yüzleşmekten kaçarsan zamandan da kaçmış olacaksın…
Zamansızlıktan, yakınan biri için zamanın değeri ancak zamanın gölgesinde kaldığında fark edilebilir…
Bunun farkına da sadece; hayattan korkmayanlar varabilir…