İnsanların devran diye tanımladığı şu çarkın çapı sabit mi acaba? Ya da bu çark insandan insana farklılık mı gösteriyor? Belki de çap gerçekten sabit ama dönüş hızı değişiyor öyküden öyküye? Yoksa “devran döner” sözü tıpkı “kaderinde yazılıymış”daki kadar anlamsız bir tesadüflük sonucu yanyana gelmiş iki sözcük mü? Bir yerlerde döndüğüne inanılan soyut bir çember var mı gerçekten? Bu; insanların tatmin edici buldukları intikam güdüsünün bir yön bulması mı sadece?
Dönen değil de döndürülen bir şeyler mi var hayatlarımızda? O zaman çarkın hem çapı hem de hızı değişiyor yaşamdan yaşama. Peki benim küçük şirin sıradan öyküme neden uğramıyor? Onu döndürmek için yeterince kaslı değil miyim acaba? 180° sonunda bitim noktasını mı tutturamıyorum da; 360° tamamladığı (yani başa döndüğü) yerde sayıyorum? Bu çark istemsiz bir intikam hissiyle besleniyor da sorun; istemli bir intikam güdüsü taşımak mı? Hayatındaki tüm hesaplaşmaları unutmuşken, bir gün bir bakmışsın dönüvermiş mi oluyor? Saf olmayarak sekte mi vuruyorum periyotlara? Dünyanın dönüşü gibi “biliyorum ama hissedemiyorum” dönüşü mü bunun adı? Kendi çarkımın dişlerinden birine takıldım sanırım ve o yüzden hedef bölgeme ulaşamıyorum bir türlü. Çünkü sabredip sabit bir noktada bekleyemiyorum bu dönüşü.
Belki de benim devranım bir çember değildir. Dönüşünü ispatlayabilmem için daha çok zamanım vardır. Ya benim devranım arızalı ya da benim hikayem devransız. Ama ben yine de kullanma kılavuzlu bir çember devran istiyorum!